Avignon GezveGez Notları

Avignon, Fransa’nın “Provence-Alpes-Côte d’Azur”  bölgesinin batı bölümünde, Marsilya’ya 105 km. mesafedeki çok özel bir şehirdir..Rhone nehrinin süslediği Avignon özellikle “ Papalar Şehri “ olarak anılmasıyla ön plana çıkmaktadır.. Ortaçağ’dan kalan Avignon Tarihi Merkezi Dünya Kültür Mirası listesine girmiştir.. Bu listedeki ; Papalık Sarayı, Piskoposluk dönemi yapılar, “Notre Dame des Doms” Kilisesi, Şehir Surları ve Kuleleri, St. Benezit Köprüsü mutlaka görülmesi gereken yerler arasındadır..

Avignon 1947 yılından bugüne kadar aralıksız olarak her yıl Temmuz ayında yapılan “Festival d’Avignon” ile çok dikkat çekmektedir… Dünyanın en büyük festivallerinden birisi olan bu organizasyon sırasında bir çok  gösteri yapılmakta, dünyanın dört bir tarafından gelen insanlar sokakları adeta bir panayır haline dönüştürmektedir.

Avignon’un dünyada tanınmasına katkısı olan en önemli şey “Papalar Şehri” olarak anılmasıdır.. Şehri gezmeye başlamadan önce neden böyle anıldığını açıklamakta fayda görüyorum :

Dünyamızda Papalık her zaman çok önemli bir güç olmuştur. 11. ve 12. yüzyıllarda papalık kurumu  Avrupa ülkelerindeki kardinal ve kilise meclislerini de seçiyor bu sayede din adamları gücü ellerinde tutuyorlarmış. Böylece kiliselerden gelen vergiler, çeşitli gelirler de Roma’ya aktarılıyormuş..1285-1315 yılları arasında Fransa Kralı olan “Güzel Philippe” lakaplı IV.  Philippe bu duruma isyan ediyor ve Papanın Fransa’nın işlerine karışmasına hakkı olmadığını düşünüyor.. IV. Philippe ilk fırsatta   politik gücünü de kullanarak o an ölmüş olan papanın yerine kendi istediği Papa’nın seçilmesini sağlıyor. 1309 yılında Papa V.Clement Roma’daki istikrarsızlığı bahane ederek Lyon’da taç giyiyor ve Roma yerine Avignon’a yerleşiyor. Böylece Papa V. Clement ile beraber bambaşka bir süreç başlıyor “Avignon Papalığı”

1309-1417 yılları arasında Avignon şehri toplamda 9 papaya ev sahipliği yapıyor ( Yedi papa bu şehirde ikamet ediyor, son iki papa ise hem Vatikan hem de Avignon’da kalıyorlar ).. Avignon’da 7. papa olan Papa XI. Gregorius 1376 yılında Roma’ya gidince kutsal kurul kardinalleri Avignon için yeni papa seçiyorlar . Böylece Roma ve Avignon’da iki ayrı papa oluyor ve bu durum 1417 yılına kadar sürüyor. Bu olaya “büyük bölünme” adını vermişler ve bu dönemde papalık bütün otoritesini yitirmiş . Avignon 18. yüzyıl sonlarına kadar papalık toprağı olarak kalmış , sonrasında Fransa’ya devredilmiş…..

Bu konuda daha detaylı anlatımları mevcut olmakla birlikte “bendeki hikaye bu”..

Gezi öncesi şehri “basılı harita” üzerinde incelemek, gidince haritayı kullanmak tavsiye edebileceğim bir alışkanlığımdır.. Cep telefonundan kullanabileceğiniz bir çok harita olmakla birlikte, onları ancak ekranınızın boyutu kadar görebilirsiniz…
Oysa basılı haritaları; daha büyük ebatlarda kullanabilir, şehre geniş perspektiften bakabilir ve üzerine notlar alabilirsiniz…
Avignon’da turizm ofisinden de basılı harita alabilirsiniz.. Ancak gezi öncesi incelemek ve bastırarak kullanmak için, 2 adet Avignon Haritası tavsiyeme aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz : 

http://www.orangesmile.com/travelguide/avignon/high-resolution-maps.htm

http://ontheworldmap.com/france/city/avignon/avignon-tourist-map.jpg

Avignon 15. yy. Haritası

GEZveGEZ NOTU : AVIGNON gezi planlarınızı yaparken “Avignon City Pass” kartını inceleyin.. Gezi programınıza göre, avantajları varsa mutlaka alın.. “Avignon City Pass” kartı ile ilgili daha fazla bilgiyi yazımın  sonunda bulabilirsiniz….

Avignon’un en önemli sembolü olan Papalık Sarayı, şehirde görülmesi gereken en önemli yerlerden birisidir. Avrupanın en büyük ortaçağ gotik sarayı olan bu görkemli yapı şehrin bir çok farklı noktalarından görülebilmektedir. 1995 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi‘ne alınmıştır. 15.000 metrekarelik alana yayılan saray Fransa’nın en çok ziyaret edilen 10 yapısı arasındadır.

Papalık sarayı, doğal bir kaya üzerine inşaa edilmiş ihtişamlı bir kale görünümündedir.. Bugünkü sarayın inşaatı 1335’de başlamış ve 20 yıl içerisinde tamamlanmıştır. Bu devasa yapı Papa Benedict XII  tarafından yaptırılan Eski Saray-Palais Vieux ve Papa Clement VI tarafından yaptırılan Yeni Saray-Palais Neuf’dan oluşmaktadır. Yapı aslında bir araya getirilmiş iki saraydır. Yan yana oldukları için bir bütün olarak görülmektedir.

Sarayın kalın duvarları, gotik yapısı, ihtişamı, taş duvarları çok dikkat çekmekte ve ziyaretçilerini beklemektedir. Her ne kadar taştan yapılmış binanın salonları boş olup eski ihtişamlı dönemlerinden uzak olsa da geçmiş anlarını yaşamak, hissetmek adına gezilebilir…

Avignon Festivali zamanında kullanılmak için sarayın bir bölümü gösteriler için ayrılmıştır. Burada orta çağ atmosferinde izlenen gösterilerin tadının bir başka olacağına inanıyorum.. Sarayın önündeki meydan her zaman canlıdır.. Sanatçıların eserlerini sunduğu, kafelerin cıvıl cıvıl olduğu bu meydanda ortaçağın havasını koklayacaksınız..

  

Müthiş bir Show….Kaçırmayın

Ağustos ve Ekim ayları arasında her gece sarayın avlularından birisinde müthiş bir gösteri var : VIBRATIONS... Saray duvarlarında müzik eşliğinde, müthiş bir  Işık ve Görsel Show.. Sakın kaçırmayın.. Ayrıntılar için  https://avignon-vibrations.com


Papalık Sarayına girişde bilet alırken küçük bir ilave ücret karşılığında alabileceğiniz harika bir alet var : Histopad... Bu Pad’ler ile sarayı dolaşırken boş olan mekanları orjinal halleri ile görme imkanınız var.. Geçmişdeki mobilya ve insanlar ile döşenmiş mekanlar sizi “geçmişe çok güzel bir geziye” çıkaracak…. Deneyin, memnun kalırsınız..

GezveGez Notu : Giriş biletlerini “benezet köprüsü” ile birlikte alırsanız ufak bir indirimden faydalanabilirsiniz.

Bir Roma Katolik kilisesi olan, diğer adı “Avignon Katedrali” olan yapı Papalık Sarayı’nın hemen  yanında bulunmaktadır. Bitişik olduğu için Saray ile bir kompleksmiş gibi durmaktadır.. Avignon’un Dünya Kültür Mirası listesi içindeki “Avignon Tarihi Merkezi” olarak kayıtlı eserlerden birisidir.

Notre-Dame des Doms katedralinin ilk temelleri 1037 yılına aittir. Günümüzde gördüğümüz metropol bazilikası, 12. yüzyılda art arda üç aşamada inşa edilmiştir..Katedral, romanesk tarzda bir mimariye sahiptir. 1405 yılında çan kulesi çökmüş, 1425 yılında tekrar inşa edilmiştir. 1670 – 1672 yılları arasında da apsisleri uzatılmıştır. Katedral, Fransız Devrimi sırasında çürümeye terk edilmiş ancak Başpiskopos Celestin Dupot tarafından 1835-1842 yılları arasında restore ettirilerek günümüzdeki görüntüsüne kavuşmuştur. 

Katedralin en belirgin özelliği ise 1859 yılında tepesine dikilen  yaldızlı  Meryem Ana heykeli’dir. Bu heykel şehrin pek çok noktasından görülebilmektedir. Katedralin önündeki terasta meleklerle süslenmiş bir sütun, üzerinde isa heykeli dikkat çekmektedir.Katedral önündeki teras meydana hakim bir konumdadır ve panoramik görüntüler sunar.

Katedralin iç kısmında birçok sanat eseri bulunmaktadır. Bunlar arasında en ünlüleri ;  Papa 22. Loannes ve Papa 12. Benedict mezarları ile gotik bir oyma sayılabilir. 14. yüzyıl gotik anlayışıyla işlenen Papa 22. John’un mozolesi de ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir. Ana girişte bulunan Simone Martin’in freskleri, Vaftizlik Şapeli’nde bulunan 15. yüzyıl vaftizlik freskleri görmeye değerdir.

Rocher des Doms Avignon Katedrali’nin hemen yanında Rhone nehrine kadar uzanan bir kayalık tepedir.. Avignonun Dünya Kültür Mirası listesinde bulunan Tarihi Merkez alanı içindedir.. Geziniz sırasında dinlenmek, bir soluk almak, Rhone nehri ve çevresinin panoramik fotolarını çekmek için çok uygun bir yerdir.

Rocher des Doms, Avignon’un beşiğidir ve tarih öncesi zamanlardan beri düzenli olarak var olmuştur.. Bugün Notre Dame des Doms katedralinden başlayan merdivenlerle, Sainte-Anne merdiveninden ya da Rhone’un kenarından çıkılıyor. Biz Notre Dame des Doms yanından çıktık. Kiliseyi geçince duvarlardan birisinde “ 1942-1944 yıllarında nazi kamplarında ölen Vaucluse bölgesinde yaşamış Yahudiler” anıtı bulunmaktadır.

Tepede “jardin des Doms” Parkı bulunmaktadır. Parkın ortasında suni bir göl vardır ve gölün ortasında bulunan  “Kırlangıçlı Venüs heykeli” Felix Charpentier’in bir eseridir ve oldukça dikkat çekmektedir. Ayrıca parkta bulunan ; Peyzaj sanatçısı Jean-Paul Marie Sain, Şair Felix Gras, Ziraat Mühendisi Jean Althen, Ressam Paul Vayson ve Aziz Joan heykelleri buraya ayrı bir hava katmaktadır.. Parkın ortasından Rhone kıyılarına doğru uzanan teraslarda üzüm bağları bulunmaktadır.

Petit Palais müzesi, Avrupa ortaçağ sanatının en büyük müzelerinden biridir..Eskiden din görevlilerinin kullandığı bir bina olan saray günümüzde sanat müzesi olarak hizmet vermektedir. Avignon şehrinin UNESCO Dünya Mirasları Listesi‘ne girmiş yapılarından birisidir. Papalık Sarayı ile aynı meydanda bulunur.

Petit Palais Küçük saray anlamına gelmektedir ve Papalık Sarayı’ndan ayırt etmek için bu isim verilmiştir. 14. yüzyılın başlarında (1317) kardinaller tarafından inşa ettirilmiştir. 15. yüzyılın ikinci yarısında yapılan restorasyon çalışmalarıyla binada rönesans etkileri ağır basmaktadır. 14. ve 15. yüzyıllarda başpiskoposun sarayı olarak kullanılan Petit Palais, 16. yüzyıldan sonra ortaya çıkan aydınlanma hareketlerinin neticesi olarak kiliseden alınmış ve teknik okul yapılmıştır. Ardından 1900’lü yıllarda bir katolik din okulu yapılmış ve nihayetinde 1976 yılında şimdiki müze olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Müze, Calvet Müzesi’nin önemli bir parçası olan Campana koleksiyonu da dahil olmak üzere, Orta Çağ ve İtalyan Rönesansından benzersiz bir resim koleksiyonuna ev sahipliği yapmaktadır. Ancak Petit Palais, aynı zamanda bir ortaçağ Avignon ve Provençal sanat müzesidir ve 15. yüzyıldan kalan etkileyici “Kardinal Jean de Lagrange” mezarının yanı sıra, 14. yüzyıldaki Avignon bölgesindeki etkileyici mezar heykelleri de dahil olmak üzere özellikle zengin bir dizi mezar heykellerini ziyaretçilere  sunar. Botticelli, Carpaccio, Giovanni di  Paolo dahil birçok ünlü sanatçının Rönesans dönemi ve 13. yüzyıldan kalma eserleri müzede sergilenmektedir. Ayrıca Giampietto Campana’nın “ilkel” adlı koleksiyonu, Sandro Botticelli‘nin Bakire ve Çocuk resmi ve Giovanni Bellini‘nin resimleri bir hayli ilgi çekmektedir. Ortaçağ sanatına ve dini sanatlara ilgi duyuyorsanız Petit Palais’i mutlaka ziyaret etmelisiniz.

Müze ile ilgili daha fazla bilgi için http://www.petit-palais.org/  müzenin internet sitesini TIKLAYIN…

Avignon’daki en ünlü meydan tarih boyunca şehrin çekim merkezi olmuştur. Gezilecek tarihi mekanların bir çoğu bu meydan etrafında sıralanmaktadır. Dikdörtgen biçimindeki meydanın bir ucunda bulunan Rocher des Doms tepesinden kendinizi bıraktığınızda Petit Palais,Le Palais des Papes, Notre-Dame des Doms Katedrali, L’Hotel des Monnaies  sizleri tarihin derinliklerine doğru sürükleyecektir. Gün boyu kalabalığın, çeşitli gösterilerin, sanatçıların eksik olmadığı meydanda bulunan cafeler de bir soluk alıp keyifle içeceğinizi yudumlayabilirsiniz. Akşamları ışıklandırılmış binaların meydana kattığı atmosferi sakın kaçırmayın..Avignon’un tarihi bölümünü gezdiren “petit tren” in hareket noktası bu meydanda bulunmaktadır…

Birçok ortaçağ şehrinde olduğu gibi Avignon’un eski yerleşim merkezi de çember biçiminde surlarla çevrilidir.. Surların uzunluğu 4,3 kilometredir. Surlar Romalılardan 15. yüzyıla kadar birçok değişim göstermiş olsa da “dünyada var olan korunmuş surlara en iyi örneği” temsil etmektedir. Bu gün için surların yanında hendekler, kapılarında ahşap kapılar olmasa da yanına gittiğinizde ortaçağdaki ihtişamını hissedebiliyorsunuz..

Papa Innocent IV, 1355 yıllarında aldığı tehditler sonrasında inşaatı başlatıyor ve 15 yıl sonra surların yapımı sona eriyor. Sur duvarları yaklaşık 8 metre yüksekliğindedir, siperlerle ve yarıklarla süslenmiştir. 3 yarı daire kulesi dışında, hemen hemen tümü kare ya da dikdörtgen olan 35 yüksek kule ve 50 orta seviye kule ile güçlendirilmiştir. Surların tamamında, bazıları orijinal olarak kalmış, bazıları yakın zamanda büyütülmüş veya delinmiş olan on altı kapıyla kaplanmıştır.. Surlar, tarih içinde Rhone nehrinin taşkınlarından insanları ve şehri  koruma görevini de yerine getirmiştir. 

Köpekler Kulesi

Dünya Kültür Mirası listesinde bulunan Avignon surlarını mutlaka görün.. Özellikle “köpekler kulesi” ve  “Chatelet (Gatehouse)” gezi planınızda olsun, çünkü onlarda  Dünya Kültür Mirası listesindedir.. Rocher des Doms Tepesinden aşağıya doğru indiğinizde hem bu yapıları görebilir hemde Benezet Köprüsüne kolayca ulaşabilirsiniz.

Chatelet (Gatehouse)

Rhone Nehri’nin süslediği bu şehirde, en önemli ikinci yapı 12. yüzyılda inşa edilen St. Benezet Köprüsüdür. 1171-1185 yıllarında yapılmış bu köprünün zamanla  sel nedeniyle 22 kemerin 18 tanesi yıkılmış ve sadece 4 tanesi ayakta kalabilmiştir. “Pont d’Avignon” diye de bilinen köprü üstündeki kemerlerinden birisinde St. Nicholas Şapeli bulunmaktadır.

Köprü Orta Çağ’da Lyon ve Akdeniz arasındaki ulaşımı sağlamıştır. Aynı zamanda Papalık toprakları ile Fransa toprakları arasında da bir geçiş görevi görmüştür. Köprü üzerine yazılan “sur le pont d’Avignon” oldukça meşhur bir şarkıdır (gitmeden önce dinleyin, internet de şarkının bir çok versiyonu var).

Benezet Köprüsünün ilginç bir hikayesi var : O dönemde çobanlık yapan Benezet, İsa Peygamber’i rüyasında görüyor. Hz. İsa Benezet’e, köprü inşa etmesini emrediyor. Benezet, 1185 yılında taşlarla köprüyü inşa ediyor.

Zaman içerisinde köprü büyük hasarlar görmüştür. 1226’da ilk hasarı gören köprü tamir edilmiştir ancak Rhône Nehri’nin sık sık taşması nedeniyle köprü defalarca hasar görmüştür. Her seferinde onarılmaya çalışılsa da bunun çok masraflı olduğuna karar verilmiştir ve 17. yüzyıldan sonra kaderine terk edilmiştir. Dört kemeri ile köprü Rhone’un şehir surları tarafında kısa bir uzunlukta kalmıştır. Şehir surlarıyla bütünleşmiş St. Benezet Köprüsü 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiştir. 

GezveGez Notu : Gün batımında karşıya geçerek Barthelasse Adasından köprü için çok güzel pozlar yakalayabilirsiniz. Ayrıca, giriş biletlerini “Le Palais des Papes “ ile birlikte alırsanız ufak bir indirimden faydalanabilirsiniz.

Avignon Tarihi Merkezi” ‘nde gezilecek yerlerin bir arada olması büyük kolaylık sağlamaktadır. Yürüyüş mesafesindeki noktaları bir günde rahatlıkla bitirebilirsiniz..Avignon’da bir günden daha fazla kalmak istediğinizde (Tarihi Merkez dışında) Tarihi Surlar içinde gidebileceğiniz pek çok güzel yer vardır.. Bu yerlerin en önemlilerini sizin için sıralamak istiyorum..

Avignon’da diğer gezilecek yerler ..

Place de I’horloge  Avignon’da Saray meydanından (Place du Palais) sonra en önemli meydanlardan birisidir.. Etrafını saran cafeler, Hotel de Ville ve Opéra Grand Avignon  binalarının ihtişamı, sokak göstericilerinin neşesi, çocuklar için kurulan atlıkarınca , seyyar satıcılar, sokak sanatçıları burasını gece ve gündüz daima keyifli kılar.. Mola vermek, bir şeyler içmek, yemek yemek için ideal bir konumdadır.. 

“Place de I’horloge”  Saray Meydanına çok yakındır ve  güney ucundan bir ara sokak ile ulaşabilirsiniz. Meydana “Saat Meydanı” denmesinin nedeni; belediye binasının üstünde ve  arkasındaki kulede bulunan saatlerden kaynaklanmaktadır.

Alanda göze çarpan en görkemli bina  Belediye Binasıdır (Hotel de Ville). Bu bina papalar zamanında  Kardinal d’Albano’nun evi idi, 1844 yılından sonra belediye binası yapıldı ve günümüze kadar geldi.. Belediye binası daha önceki zamanlarda  yapılmış çan kulesi etrafına inşaa edilmiştir. Çan kulesi ve üzerindeki saat hala durmaktadır. Saatı ve kuleyi görmek için biraz zorlanacaksınız.. Binadan uzaklaşmanız, geriye doğru gitmeniz gerekiyor. 

Hôtel de Ville’in sağında , Molière ve Corneille heykelleri tarafından korunan Opéra Grand Avignon meydanın diğer önemli yapısıdır. Binada, Tiyatro, Opera, Bale v.b. gösteriler  yapılıyor. Özellikle Avignon Festivali zamanında programın önemli bir parçası oluyor ve bir çok gösteriye ev sahipliği yapıyor.

Opéra Grand Avignon’un  tam karşısındaki “Banque de France” binası da mimari olarak dikkat çeken yapılardan bir tanesidir.

Buraya Avignon’un ana caddesi diyebiliriz.. Place de I’horloge ile Turizm ofisi nin olduğu Cours Jean Jaures arasındaki 390 metre uzunluğundaki caddedir. Bu caddenin devamında, Cours Jean Jaures üzerinden Tren İstasyonuna ulaşabilirsiniz. 

Bu cadde boyunca çok güzel eski mimari binalar görebilirsiniz. Yan sokaklarında bir gezinti yapabilirsiniz. Bu ana cadde de birçok restoran, kafe, turizm ofisi, özel mağazalar ve marketler bulunmaktadır.

Rue de la Republique gösterilerin de merkezi konumundadır. Zaman zaman siyasi protestoların, yürüyüşlerin olduğu yerdir. Özellikle “Avignon Festivali” zamanında kortej yürüyüşleri yapılmakta, geceleri belli zamanlarda trafiğe kapatılarak sokak gösterilerine sahne olmaktadır.

Place de I’horloge  meydanının hemen yanındaki sokakların bazıları trafiğe kapatılarak “yaya yolları” oluşturulmuş ve bir çok mağaza ile süslenmiştir.. DES MARCHANDS, RAPPE, ROUGE, DU VIEUX SEXTIER, DE LA BONNETERIE, BANCASSE, GALANTE, PRINCIPALE, DES FOURBISSEURS sokaklarından oluşan bu alanda bir çok ulusal ve uluslararası markayı bulabilir, Avignon’a özel  hediyelik eşyaları satın alabilirsiniz…

Saat Meydanından doğu yönünde  600 m. yürüdüğünüzde cafelerin, barların, restaurantların süslediği küçük ama sevimli bir meydan ile karşılaşacaksınız..

Meydan Jean-Perrin Parpaille tarafından 16. yy ‘da “Papa Pius V” adına yapılmaya başlandı. Kapalı bir pazar, hayvan barınağı ile başlayan meydan dizaynı zaman içinde bir çok değişim gösterdi, 2. Dünya savaşında bir kısmı bombalandı ve bu günkü haliyle günümüze ulaştı.

Meydanın önemli  simgesi  “Saint Jean Kulesi” dir.. 14. yy. da yapılan ve Saint-Jean-le-Vieux olarak bilinen Kule 1860 yılında restore edildi ve bir saat eklendi..Bu günkü haliyle meydana renk katan bir yapıdır.. Diğer renk katan yapı ise “Les Halles” dir.. Yeşil dış cephesi meydan üzerinde önemli bir etki yaratmaktadır.

Her hafta salı ve perşembe günleri Place de Pie meydanının bir köşesinde bit pazarı türünde antika eşyalar sergilenmektedir

Place de Pie meydanının bir köşesinde bulunan “Les Halles Yiyecek Pazarı” Avignondaki özel mekanlardan birisidir.. Pazar Yerinin yapımına 1800 lü yılların ikinci yarısında karar verilmiş,  yapımı 1898 yılında başlamıştır. Bina zaman içinde  çeşitli aşamalardan geçerek günümüze kadar gelmiştir.

Les Halles’de  50’ye yakın dükkanda ; ekmek, peynir, meyve, sebzeler, kümes hayvanları, hamur işleri, şarküteri ürünleri, zeytin, kabuklu deniz ürünleri, çiçekler, organik ve egzotik ürünler, kasaplar, balık satıcısı, krema, yiyecek içecek tedarikçileri ve hatta şarap ürünlerini, kısacası provençal tatları bulabilirsiniz.

Botanikçi Patrick Blanc 2005 yılında Les Halles’in kuzey cephesinde 30 metreye 11,5 metre genişliğinde bir bitki duvarı tasarladı (Green Wall). Metrekare başına yirmi bitki bulunan ve rengarenk çiçeklerle güçlendirilmiş bu duvar binanın dışında çok güzel bir etki bırakmakta, görsel bir şölen yaratmaktadır.

Les Halles her zaman yaşayan, adeta  kültür merkezi gibi faaliyetler düzenlenen aktif bir yerdir.. Örneğin;  her cumartesi 11: 00’de Avignon’un  uzman aşçı ustaları ve gurme şefleri izleyenlerin önünde Les Halles stantlarından satın alınan ürünlerle çok güzel  yemekler hazırlıyorlar.. Nisan ayında düzenlenen “kuşkonmaz Festivali” de bir başka faaliyet.. Les Halles’i daha yakından tanımak, yıl boyunca faaliyet programına göz atmak için marketin internet sitesini http://www.avignon-leshalles.com/ tıklayabilirsiniz..

Rue des Teinturiers, Avignon’da  Rue des Lices’den Şehir Surlarına kadar uzanan, parke taşlarla döşenmiş, yolun bir tarafından derenin sularının aktığı özel ve güzel bir caddedir…Su kenarında bulunan görkemli çınar ağaçlarının süslediği bu cadde özellikle yaz aylarında Avignon’un serin köşelerinden birisidir.. Cadde boyunca sıralanmış cafeler  gençlerin ilgi odağı olmakta, Avignon Festival zamanında dünyanın dört bir tarafından gelen konuklarla dolup taşmaktadır. 

Su çarklarının sokağı olarak bilinen Rue des Teinturiers  adını 14. ve 19. yüzyıllar arasında yoğun olarak var olmuş tekstil endüstrisinden alıyor (Boya Sokağı)…Caddenin bir tarafında akan “Canal de Vaucluse” deresi yıllarca burada tekstil sektörü başta olmak üzere temizlik, boya , tabakhane işletmelerine hizmet etmiştir. Akarsu üzerinde bulunan 23 civarı su çarkları o dönem işletmelerin işlerini görmede kolaylık sağlamıştır, enerji üretmiştir.. O günlerden bu günlere 4 adet su çarkı kalmıştır ve turistik olarak varlığını devam ettirmektedir.

Rue des Teinturiers caddesinin sonunda şehrin en eski evi olan Maison du IV de Chiffre’yi görebilirsiniz. Gotik tarzdaki bu ev 1493 yılında inşa edilmiştir; Bu binanın cephesinde bazı ilginç eski gravürler korunmuştur, anlamı bugün bile bilinmemektedir.. Bina ismini bu şifreli şekillerden almıştır..Gezinizin bir parçası olarak bu evin içini ve dekorasyonunun detaylarını gezebilirsiniz..Dernekler tarafından satın alınan ev KÜLTÜR merkezi olarak kullanılıyor..

Calvet Müzesi Fransız Barok sanatında uzmanlaşmış bir güzel sanatlar müzesidir. Avignon’da 18. Yüzyıldan kalma Hôtel de Villeneuve-Martignan malikanesinde  eserleri sunmaktadır.

Envanterinde, arkeoloji, güzel sanatlar (resimler, heykeller, çizimler), dekoratif sanatlar (altın ve gümüş eşya, toprak ve porselen, goblen, demir eşya) ve etnolojiye kadar çeşitli alanlara ait olan on binlerce eşya bulunmaktadır. Asya, Okyanusya, Afrika kıtalarından eserler bulunmaktadır. Vakıf tarafından satın alınan bir Mısır Koleksiyonu da sergilenmektedir. Ayrıca, Modern sanatlar unutulmamış ve ona bir oda ayrılmıştır.

Musée Calvet’de Alman ve Hollanda ressamlarının eserlerini görmek için North Masters Hall’a girin. Heykel galerisini keşfedin ve bu odadaki neo klasik tarzda 18. yüzyıl sütunluları da dahil olmak üzere, 19. yüzyıldan kalma mükemmel bir heykel koleksiyonunu keşfedin. Noel Biret odasına adım atın ve oradaki metal yapıların şaşırtıcı koleksiyonuna hayran kalın. Victor Martin odasını ziyaret edin ve modern sanat koleksiyonunu inceleyin. Puech Koleksiyonu’nu, Bay Puech’in gümüş koleksiyonunun bir parçası olarak görün. Salles-Saint Priest koleksiyonunda, Rönesans döneminden Devrim’e kadar, Pierre Mignard’ın Amazonlar Kraliçesi ile İskender’in buluşması da dahil olmak üzere bir eseri vardır. Charles Berti odasında 19. yüzyıldan kalma Provence resimlerini ve Meridian odasında alçı işi eserleri görebilirsiniz.Arkeoloji, nümismatik, etnoloji, bibliyofile ve daha pek çok eseri kapsayan eser koleksiyonuna göz atmak için Calvet’i ziyaret edin.

Müze ayrıca ziyaretçilerin görmesi için düzenli olarak geçici sergiler düzenlemektedir. Avignon festivalinde burada  birçok organizasyon yapılmaktadır.

 Müze ile ilgili daha detaylı bilgiye http://www.musee-calvet.org/  adresinden ulaşabilirsiniz.

 

Requien Müzesi bir “Doğa Tarihi” Müzesidir.. Botanik, Paleontoloji, Malacoloji araştırmaları yapan Doğa yazarı Esprit Requien (1788-18519) tarafından kurulmasında büyük emek harcandığı için adı müzeye verilmiştir….Esprit Requien 1849’da Calvet Müzesi’nin müdürü oldu. Kendisini erken yaşta botaniğe adadı, dünya çapında bilimsel çalışmalar yürüttü, doğa ile ilgili koleksiyonları toplamaya başladı, destekler aldı. Müze zaman içinde yavaş yavaş büyüdü ve 1943 yılında Otel Raphélis Soissans malikanesine taşındı. Şimdi toplam 1.200 metrekarelik alanda ve 3 kat da hizmet vermektedir.

Müze çok sayıda eski aksesuar, kitap, doğa bilimleri ve ünlü Jean Henri Fabre’nin ikonlarına sahiptir. Önemli bir Fransız bilim kütüphanesine ve 200.000 türden oluşan bir bitki bahçesine ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca toplamda 900.000’i aşan numune ile konusunda ön plana çıkmaktadır.

Müzede 400.000 botanik örnek, 416.150 jeoloji, 1.077 omurgalı ve 45.300 omurgasız örnek bulunmaktadır.

Müzede, tematik sergiler düzenlemektedir: “Vaucluse’un Jeolojisi”, “Vaucluse’un Botaniği “, “Prehistorique hayvanları”, “Provence Yırtıcı Kuşları “,” Böcek, Çiçek, Mantar ” v.b.

Bölgesine ve özelliklerine özen gösteren bir müzedir. Ovalardan tepelere, Durance nehrinden Mont Ventoux dağına kadar var olan  fauna çeşitliliği hakkında incelemeler yapmaktadır. Araştırmalar yapmakta, fotoğraf sergileri açmakta, farkındalık projeleri geliştirmektedir.

Requien Müzesi bilginin yayılması için bir yerdir. Kalıcı ve değişmez sergiler ziyaretçiyi modern bilimin çeşitliliğine başlatıyor. Müzeye vekalet edilen anlaşmalı bir profesör tarafından eğitim hizmeti verilmektedir.

Müze ile ilgili daha detaylı bilgiye  http://www.museum-requien.org/   adresinden ulaşabilirsiniz.

Avignon’daki nispeten genç bir müze olan Musee Angladon-Dubrujeaud, kapılarını 15 Kasım 1996 yılında açtı. Bu müze “Jacques Doucet Koleksiyonu” olarak da anılmaktadır. 1853-1929 yılları arasında Paris’de yaşamış ünlü sanat koleksiyoneri ve modacı Jacques Doucet‘in ömrü boyunca topladığı sanat eserlerini torunları olan Jean ve Paulette Angladon-Dubrujeaud bir vakıf aracılığı ile Avignon’da özel müze kurarak sanatseverlerin beğenisine sunmuş durumdadır.

16., 17., ve 18. yüzyılların sanat eserleriyle dikkat çeken bu koleksiyonda Picasso, Braque, Max Jacob, Marcel Duchamp, Guillaume Apollinaire, Cézanne, Sisley, Derain, Manet, Degas ve Modigliani’nin eserleri de dahil olmak üzere en nadir sanat eserleri sergileniyor. 16. yüzyıldan kalma Buda heykelleri, Louis XVI sandalyeleri, Joseph Vernet, Sir Thomas Lawrence’ın bir dizi portreleri burada gururla sergilenmektedir.

18. yüzyılın eski bir konağı olan Massilian malikanesinde kurulan müze aynı zamanda Rehberli ve tematik turlara ek olarak, hem yetişkinlere hem de okul çocuklarına özel kurslar ve keşif atölyeleri sunmaktadır.. Yıl içinde toplantılar, sanatsal gösteriler, sanat çalıştayları ile zengin bir ajandası vardır.

Müze ile ilgili daha detaylı bilgiye https://angladon.com/ adresinden ulaşabilirsiniz.

Avignon’da daha da zamanınız varsa önerilerimi şöyle sıralayabilirim : Rhone nehrinin karşı yakasındaki Manastır Chartreuse ‘a gidebilir, Rhone nehrinde oluşmuş  Barthelasse adası’ na deniz yolu ile geçebilirsiniz, özellikle çocuklar için eğlenceli olacağına inandığım Epicurium Müzesi’ni gezebilirsiniz.. Tarihi surlar içinde bir çok kilise var ama özellikle; Église Saint Pierre ve Église Saint Didier’i kaçırmayın derim..

Bu “ŞEHRE ÖZEL” en önemli olaylardan birisi “Avignon Festivali” dir.. Fransa’nın tarihi ve kültür değerleri açısından olağanüstü zengin bu küçük şehri dünyada çok önemli bir olaya başkentlik yapıyor: TİYATRO

Her yıl Temmuz ayında bir değil iki festival düzenleniyor ve dünyanın bir çok ülkesinden insanlar buraya akın ediyor.. Şehir, nüfusunun kat ve kat üstünde insanları ağırlıyor, onlara inanılmaz keyifli anlar sunuyor.. Festival zamanında şehrin her yeri sahne oluyor; sokaklar, meydanlar, müzeler, kiliseler, küçük-büyük tiyatro salonları, okul salonları, cafeler, alışveriş merkezleri daha bilemediğimiz bir çok yer..

Genelde  “Tiyatro Sanatı” merkezinde organize edilen festivaller zaman zaman ; modern dans, pandomim, müzik, müzikal, kukla, bale, sinema vb. sanat dallarının da sergilenmesine imkan sağlıyor. Ayrıca ilgili sanatlar çerçevesinde sergiler, söyleşiler, paneller, sergiler düzenleniyor.

Avignon Festivali  farklı 2 festivali içinde barındırıyor.. Avignon INN ve Avignon OFF.. Birbirinden farklı iki organizasyon olsa da , isimleri farklı olsa da amaç aynı :Tiyatro ve Gösteri Sanatlarını Yaşatmak-Yaşamak.. Şimdi bu iki festivali tanımaya çalışalım.

Ana festival olan “ Festival d’Avignon INN” 1947 yılında  Yönetmen Jean Vilar tarafından kuruldu ve bu günlere “Avrupa’nın en eski ve Dünyanın sayılı Tiyatro Festivali” olarak ulaştı.. Başladığından beri  Fransa’nın yaz kültür takviminin ana etkinliğidir. İzleyici, sahnede Avrupa’nın en büyük stüdyolarının ilkleriyle tanışır ve tiyatro sanatındaki son trendleri öğrenir. 

Düzenleme Komitesi ulusal ve resmi şahsiyetlerden ve tanınmış tiyatro yönetmenlerinden ve sanatçılardan oluşur. Festival Kültür Bakanlığı ve Avignon Belediyesi başta olmak üzere bir çok destekçi kurum ve sponsor ile organize ediliyor.

Ana gösteriler  Palais des Papes’in görkemli avlusunda yapılıyor. 2.000 kişilik bir gösteri alanına dönüştürülen bu avlu otantik bir manzarada gösteri izlemenin sonsuz keyfini yaşatıyor.. Papalar Sarayı’na ek olarak kullanılan  20 farklı alanda gösteriler sergileniyor ve yaklaşık 150.000 bilet satılıyor.

Festival ile ilgili daha fazla bilgiye https://www.festival-avignon.com adresinden ulaşabilirsiniz.

1966 yılında  André Benedetto tarafından başlatılan Festival OFF başlangıçta alternatif olarak başlasa da daha sonra çok önemli bir organizasyon haline dönüştü.. Bu gün dünyanın en önemli “bağımsız tiyatro festivalleri” nden birisidir..Bu festivalin katılımcıları; deneysel çalışmaları, daha küçük organizasyonları ile dikkat çeker.

Organizasyon kar amacı gütmeyen bir dernek tarafından organize ediliyor.. Festival INN ile hemen hemen ayni tarihlerde yapılıyor.. Fakat OFF festivali katılımcıları daha az tanınmış, gelecek vadeden gruplar ve oyuncular olsa da şehrin her noktasına, ara sokaklara, yakın köy ve kasabalara TİYATRO aşkının aşılanması için çok önemli bir görev üstleniyor.. Festival süresince Avignon’un nabzı “tiyatro” ile atıyor.. Festival süresince sokaklarda “tiyatro afişleri” nden, gösteri gruplarından, eğlenceden ve coşkudan yoğun olarak nasibinizi alıyorsunuz.. Festival süresinde yaklaşık 130 mekan kullanılıyor ve 1500’ü aşan gösteri yapılıyor.

Festival ile ilgili daha fazla bilgiye https://www.avignonleoff.com/ adresinden ulaşabilirsiniz.


“Avignon City Pass” kartı bu şehirde size çeşitli imkanlar sunar…24, 48,  saat kullanımlı kartlar farklı fiyat tarifelerinde satılmaktadır.. Bu kartı aldığınızda; ücretsiz müze girişleri, rehberli turlar ücretsiz olarak sunulmaktadır.. Ayrıca bazı özel indirimler bulunmaktadır…Kart ile ilgili daha fazla bilgiye yukarıdaki linki tıklayarak ulaşabilirsiniz..

Avignon’a en kolay ulaşım yolu, Marsilya’yı kullanmaktır.. Yaklaşık 105 km. lik mesafeyi ister tren, ister otobüs kullanarak gidebilirsiniz. Tren ile gitmek için Marsilya merkezindeki St. Charles tren istasyonunu kullanmanız gerekir…Otobüsler de tren istasyonunun hemen yanından kalkıyor.. Tren seferleri  Avignon’a giderken Marsilya Havaalanına uğruyor.. Marsilya şehrine gitmeyecekseniz Avignon’a Marsilya havaalanından da Tren ile direkt ulaşım sağlayabilirsiniz.. Trenler havaalanı yakındaki “vitrolles” tren istasyonundan kalkıyor. Havaalanı ile Vitrolles tren istasyonu arasında ücretsiz otobüsler çalışıyor..Yapmanız gereken : Terminal’den çıkınca Platform-5’de bulunan otobüslerle Vitrolles’e ulaşmak

Avignon küçük bir şehir olduğu için gezerken ulaşım araçlarına ihtiyaç yoktur.. Bu şehirde özellikle Tarihi Surların içinde bir çok yere yürüyerek ulaşabilirsiniz..

Turistik olarak “Petit Tren” ve “Hop-on Hop-off “ otobüsleri hizmet vermekte, Tarihi Surlar dışına ulaşım içinde TCRA şirketi otobüs hizmeti sunmaktadır.. Bu ulaşım araçları ile ilgili ayrıntıları aşağıda sunuyorum..

Not : Avignon köprüsünün eteğinden Barthelasse adasına ücretsiz tekne servisi vardır… Rhone nehrinde gezinti yapmak, akşam yemeği veya Avignon çıkışlı ve yatılı Rhone Nehri Turlarına katılmak istiyorsanız  https://www.mireio.net/  sitesini ziyaret edebilirsiniz. 

Petit Tren, Tarihi Surlar içinde güzel bir tur yapmaktadır.. Başlangıç “saray meydanı” ndan olmaktadır.. Hop-on Hop-off otobüsleri Tarihi Surların çevresini, Rhone nehrinin diğer yakasındaki  tarihi yerlere ulaşmaktadır.. Her iki aracın; güzergahları, fiyatları, durakları https://visiteavignon.com sitesinde ayrıntılı olarak bulunmaktadır.

TCRA firması otobüs işletmesini yapmaktadır… Otobüsler kısmi olarak Tarihi Surlar içine girmekte, genelde dışarıya gitmektedir.. TCRA ayrıca “baladine” adı verilen “elektrikli-küçük otobüsler” ile sur içinde tur yapmaktadır.. Bisiklet kiralamak için yine TCRA firmasından faydalanabilirsiniz.. Daha ayrıntılı bilgi için http://www.tcra.fr/ adresini ziyaret edebilirsiniz.



Leave a Reply