Herculaneum GezveGez Notları

Roma’nın zevk şehirleri listesinde Pompeii’den sonra hemen ilk sırada Herculaneum Antik Şehri gelmekteydi.. İtalyanların “Ercolano” dedikleri bu şehir, pompeii’ye kuş uçuşu 15 km mesafedeydi ve MS 79 yılında Pompeii ile maalesef aynı kaderi yaşadı.

Destanlara göre şehrin kurucusu Herakles’dir (Herkül) ve şehre kendi ismini vermiştir. Bununla birlikte, tarihi analizler, kentin MÖ 7. yüzyılda Osnanlar veya Etrüskler tarafından kurulduğunu ve MÖ 5. yüzyılda Samnitler tarafından fethedildiğini göstermektedir. MÖ 90’da şehir Roma imparatorluğu hakimiyetine geçmiştir. Tiran denizinde Napoli körfezi kıyısına kurulmuş olan şehir Romalılar döneminde  çok ünlü bir tatil merkezi ve sayfiye şehri haline gelmiştir. Roma’nın en zengin, en itibarlı vatandaşları burada tatillerini geçirmekte, evler edinmekte,  zevklerinin doruklarını yaşamaktaydılar.

24 ağustos 79 yılında Vezüv Yanardağının faaliyete geçmesi sonucu Pompeii ve çevresindeki şehirler gibi Herculaneum’da kül ve toprak yığınları altında kalmış ve yıllarca saklanmıştır..1707 yıllarında bir kuyu kazılırken tesadüfi olarak  Herculaneum Tiyatrosuna ait mermer parçalarına ulaştıklarında şehrin varlığı ortaya çıkmıştır. Düzenli kazılar 1738’de başlamış ve o zamandan beri aralıklı da olsa devam etmektedir. Antik şehrin bu güne kadar ancak %25’i ortaya çıkarılmış olup; forum, tapınaklar, tiyatro, çok sayıda ev ve kamu binaları hala toprak altında bulunmaktadır.

Herculaneum ile Pompeii antik şehirleri farklı yükseklikte kül ve toprak ile kaplanmıştır. Pompeii antik şehri maksimum 6 metre toprak altındadır ve kazı yapılması nispeten daha kolaydır.. Ancak Herculaneum antik şehri bazı bölgelerinde 15-20 metre kadar toprak altında kalmıştır (gittiğinizde bu yükseklik dikkatinizi çekecek). Bu durum bir taraftan kazı çalışmalarını zorlaştırmakla birlikte, diğer taraftan toprak altında dönemin eşyalarının daha iyi korunmasına ve günümüze ulaşmasına neden olmuştur. Bu nedenle Herculaneum’da binalar, sokaklar, heykeller, ev eşyaları, gıda örnekleri, giyim eşyaları, ahşap örnekler gibi malzemeler günümüze nerdeyse mükemmel korunmuşluk ile ulaşmıştır.

Herculaneum şehri zenginlerin yerleşim yeriydi. Şehri gezerken evlerde ve villalarda bunu hissediyorsunuz…Şehir kül ve toprak altında daha iyi korunduğu için, iki-üç katlı binaların ihtişamı, duvarlardaki resimlerin canlılığı dikkatinizi çekecektir. Bazı evlerde özellikle tavanda felaket anında yanmış ve bu güne kadar korunmuş “yanık ahşap parçaları” çok ilginçtir.. Birbirini kesen sokaklar bir dama tahtası formunda ve çok düzenli.. Şehirde kanalizasyon teşkilatı bulunduğu için Pompeii’deki gibi ; evlerden sokağa pislik akması için bir oluk, pislikler bulaşmasın diye yüksek kaldırım ve karşıdan karşıya geçerken “atlama taşları” yoktur.. Her roma şehrinde olduğu gibi “hamamlar” hayatın bir parçasıdır ve çoktur.. Taberna denilen “fast food” benzeri yemek satış noktaları hemen hemen her köşe başında bulunmaktadır..Şehri Pompeii’nin bir minyatürü olarak düşünebilirsiniz..Bu durum gezmeyi çok kolay hale getirmektedir..

Herculaneum, Pompeii  ve Torre Annunziata Arkeolojik Alanları ile beraber 1997 yılında “ Unesco Dünya Kültür Mirası Listesi” ne eklenmiştir… Böylece eşsiz yapılar taçlandırılmıştır… Pompeii ve Herculaneum aynı kaderi paylaşan, kuş uçuşu 15 km. mesafede, Vezüv eteklerinde iki şehirdir..Vezüv felaketi sonrası aynı yaraları alan bu iki şehirden Pompeii daima ön planda anılmış şehirdir… Ana yazım olan Pompeii yazıma ulaşmak için aşağıdaki bar’ı TIKLAYABİLİRSİNİZ… 

Antik şehirde daha fazla yeri gezmek için gitmeden önce güzel bir planlama yapmanız gerekir.. Güzel planlama için mutlaka iyi bir “Herculaneum Haritası” ’na ihtiyacınız olacaktır. Bu haritayı internetten indirebileceğiniz gibi, bilet gişesinden de elde edebilirsiniz..

Yukardaki Herculaneum haritası için bu linki kullanabilirsiniz : https://ercolano.beniculturali.it/wp-content/uploads/2018/07/mappa_scavi_ercolano_2017.pdf

GezveGez Notları: Şehri gezmenin pratik olduğunu ve çok zamanınızı almayacağını söylemeliyim.. Antik şehirde, açık olan yerler bazen bakım için kapatılmakta veya kapalı yerlerin restorasyonu bittiği için yeniden açılmaktadır.. Güncel durumu gittiğinizde öğreneceksiniz..
Pompeii ve Herculaneum Antik Şehirleri Biletlerini beraber alırsanız belli oranda bir iskonto yapılmaktadır.

Herculaneum’da en çok etkilendiğim yeri ilk önce anlatmak istedim.. Fornici, şehirde limanın hemen yanında depolara verilen isimdi ve teknelerin barınması için kullanılıyordu.. Bugün antik şehire gittiğinizde bu depoların içinde insan iskeletleri bulunmaktadır… Peki neden ????

Vezüv felaketi sonrası Herculaneum’da başlayan kazılarda ilk zamanlar hiçbir evde cesede rastlanmamıştı. Bu durum “şehir halkı felaketten kaçarak kurtuldu” fikrini ön plana çıkardı.. Herculaneum Antik Şehri’nin bulunmasından tam 273 yıl sonra (1980 yılı) limandaki bir odada ilk ceset bulunduktan sonra gerisi çorap söküğü gibi geldi ve diğer odalarda art arda yüzlerce ceset bulundu.. Gerçeklerde o gün sonrasında su yüzüne çıkmış oldu.

Herculaneumlular, vezüv yanardağının patlamaya başlaması sonrasında şehirden kaçmak için gemileri kullanabileceklerini düşünerek limana koşmuşlar, ancak yükselen deniz ve tsunaminin etkisiyle kaçamayacaklarını anlayınca limanın odalarına sığınmışlardı.. Ancak orada onları sonlarının beklediğinden habersizlerdi..Fornici alanında 300 insan iskeleti ortaya çıkarıldı.. Yanlarında  mücevher ve madeni paralar gibi kişisel eşyalarının yanı sıra dokuz metrelik bir roma gemisi, bir asker, iki kılıç, keski ve madeni paralarla cüzdan bulundu. Bu gün Fornici alanındaki odaların içinde  bu iskeletleri görebilirsiniz..

Bourbon Kazıları sırasında açığa çıkarılan “Casa d’ARGO” zamanının en güzel evlerinden birisiydi..Evin girişi, şu an kazı yapılamayacak durumdaki Cardo II caddesindeydi…Kazılar sırasında Cardo III caddesi üzerinde ve komşu evin girişinin dibinden 2 adet kapı açılmıştır.. Evin adı şimdi olmayan bir fresk’den gelmektedir. Casa d’ ARGO’nun sütunlarla çevrilmiş büyük bir bahçesi vardır. İlk kazılar sırasında evin üst katı vardı , ancak 1875 yılında tamamlanan kazılar sonrası yok oldu. Burada bulunan küçük odalarda kiler vardı ve arkeologlar; toprak  kavanozlarda badem, zeytin, meyve ve baklagil örnekleri buldular.

Scheletro İtalyanca “iskelet” demektir ve 1831 yılında yapılan kazılar sırasında evde bulunan bir iskelet nedeniyle bu isim verilmiştir.. Evin sahibi yan yana 3 evi birleştirmiş ve bir büyük eve dönüştürmüştür.. İki katlı olan evin bu gün sadece zemin katı ayaktadır.. Eve bir mozaik koridor ile girilmektedir.. Avluda lares’e adanmış, etrafı mozaiklerle ve deniz kabuklarıyla süslü bir sunak (lararium) vardır.. Lares; evi, aileyi ve toplumu bir bütün olarak koruyan bir tanrıydı.. Evdeki Nympheum (anıtsal çeşme) ve çevresinde bulunan resimler, süslemeler oldukça dikkat çekicidir. Çeşmenin üstüne 7 adet resim çizilmiştir ve şu anda 3 tanesi belirgin olarak görülmektedir.

Terme Centrali (Merkez Hamamlar), MÖ 1. yy’ın ikinci yarısından kalmadır ve 1931’de tamamen kazılmış ve ortaya çıkarılmıştır.. Tüm Roma hamamları gibi, erkekler (Termi Maschili) ve kadınlar (Termi Femminili) için farklı iki alan ayrılmıştır. Erkekler bölümünün girişi Cardo III caddesinde, kadınlar bölümü girişi hemen arkada Cardo IV caddesi üzerindedir. Her ikisi de klasik Roma hamamı düzeninde olan yerde, girişte apodyterium  (soyunma odaları), daha sonra frigidarium (soğuk oda), caldarium (sıcak oda) ve erkek bölümünün tabanında siyah beyaz renklerde  yunuslar, ahtapotlar, kalamarlar ve bir aşk tanrısı ile süslü mozaikler olan tepidarium bulunmaktadır…

Kadınlar bölümünün tabanını yine siyah beyaz renklerle yapılmış çok güzel bir mozaik dikkat çekmektedir.. Tüm Roma hamamlarında olduğu gibi, erkek ve kadın bölümlerinin  ortasında ısıtma bölümü ve su kuyusu (deposu) bulunmaktadır. Erkek ve Kadın hamamlarının hemen yanında tuğla sütun ve porticolar ile çevrili, çeşitli aktivitelerin yapıldığı açık bir alan bulunmaktadır.

Bu muhteşem kare yapı; Augustus Koleji, tanrı savunucularına adanmış küçük bir dini yapıdır. Binanın İmparator Augustus kültünün merkezi olduğuna inanılmaktadır. İki katlı binanın 2 girişi vardır. Ana giriş Dekumano caddesi üzerinden, diğeri Cardo III caddesi üzerindendir..Vezüv patlaması sırasında çalışanlardan birisi yatağında ölü olarak bulunmuştur ve iskeleti hala buradadır..

Binanın içinde 4 adet sütun  üst katların oluşumuna ve çatıya destek olur. Bina içinin arka tarafında duvarı kolanlara bağlayan bir oda, “sunak” görünümlü bir yer yapılmıştır. Sunağın arka tarafında bir büst kaidesi vardır.. Yan duvarlarında muhteşem freskler bulunmaktadır. Sol duvarın merkezindeki freskte; Juno ve Minerva’nın yanında duran Herkül resmedilmektedir. Sağ duvarda ise, Althaea ve Kral Oeneus’un kızı ve Meleager’in kız kardeşi Deianira’yı kaçıran Achelous ile savaşan Herkül resmedilmiştirDuvarlardan birisinde bulunan yazıt’da ;augustus’a adanmış olan binanın, açılış gününde belediye senatosu üyelerine ve augustallere öğle yemeği sunan Lucius kardeşler  tarafından inşa edildiğini hatırlatıyor.

Neptün ve Amphitrite evi bir zengine aittir, ancak Pompeii ve Herculaneum’un zengin sınıflarının  standartlarına kıyasla küçüktür (yaklaşık 200 metrekare). Fakat evin içindeki yüksek sanatsal değer ve dekorasyon onu daima farklı kılmıştır.

Evin girişi dar bir geçit sonrası atrium’a açılır..Atrium’un ortasında küçük bir havuz bulunmaktadır. Duvarlarda yer yer sıvalar ve üzerinde kırmızı boyalar görülebilir.

Ev ismini, en arkada bulunan avlunun doğu duvarını süsleyen neptün ve amfitriti tasvir eden duvar mozaiğinden almıştır. Bu mozağin hemen yanında kuzey tarafında yine mozaikler ve deniz kabukları ile süslenmiş, üstünde mermer masklar bulunan anıtsal çeşme (nymphaeum) evin en önemli yeridir.

Caddenin kenarındaki odalardan birisi şarap dükkanıydı. Bu dükkan satış için değil, eve dış alanın gürültüsünü izole etmek için kullanılırmış.. Evin ikinci katı sokaktan görülebilir ve dış duvarın çökmesi nedeniyle açık bir odadan mermer bir masa dikkat çekmektedir.

M.Ö. 2. yüzyıldan kalma Samnite Evi herculaneum’da şimdiye kadar keşfedilen en eski binalardan birisidir.. Evin eski olması, Roma imparatorluğu öncesinde bölgeye hakim olan Samnite kavminin isminin verilmesine neden olmuştur. Giriş kapısından kısa bir geçiş ile atrium’a ulaşılır.. Girişin duvarındaki kabartma süslemeler renkleri solmuş olsa da görülmeye değerdir.

Atrium şehirdeki diğer evlere göre etkileyici bir durumdadır.. Yüksek tavan, geniş alan ve ortadaki havuz bu evi zengin göstermektedir. Bütün odalar atrium’a açılmaktadır.. Evin üst katında; dört tarafında iyonik sütunlar, aralarında sıvadan çitler bulunmaktadır. Üç tarafın sütunlar arası kaplanarak, dışardan merdivenli bir giriş yapılarak  ayrı bir mekan yaratılmış, belki de başkalarına satılmış veya kiralanmıştır.

Herculaneum’da  yaklaşık 1.800 m2 alanı ile en büyük evlerden birisidir.. Küçük bir saray olarak tanımlanabilecek bu ev, Girit ve Cyrene (Libya) valisi (praetoru ve prokonsülü ) olan, şehire çok katkıları olan Marcus Nonius Balbus’a ev sahipliği yaptığına inanılıyordu..

Evin girişi sizi direkt olarak atrium’a taşımaktadır.. Atrium, üst katı destekleyen tuğladan yapılmış ve üzeri sıvanmış kırmızı sütunlarla kaplıdır. Sütunların aralarındaki boşluklara, kötü ruhlara karşı korunmak için kullanılan Dionysos kabartmalı mermer diskler asılmıştır.. Atrium’un güney duvarında , Telephus mitinden bir bölümü tasvir eden neo-Attika kabartmanın bir kopyası vardır ve evin isminin verilmesine neden olmuştur. Kazılar sırasında evde bir çok heykel bulunmuştur.

MÖ. 27 ve MS. 14 arasında marinaya bakan panoramik sırt üzerine inşa edilen ev zaman içinde ilaveler olduğu için farklı eksenlerde, düzensiz biçimde büyümüştür. Alanı “suburbane hamamına” kadar uzanmaktadır. Zamanında üç katlı kulesi ve onun abartılı süslemeleri, evi şehrin en prestijli evlerinden biri haline getiriyordu. Özellikle en üst kat Napoli Körfezi’nin muhteşem manzarasına sahip olmak için yapılmıştı.. Burada, mermer duvarlı ve zeminli görkemli yemek odası bir terasla çevriliydi. Çok renkli ve yaldızlı ahşap tavan bu gün arkeologlar tarafından bir araya getirilerek roma çatı kültürü konusunda bize müthiş bilgiler vermektedir.

Herculaneum’da şimdiye kadar keşfedilen en lüks sahil konutlarından olan “Casa dei Cervi” nin bu günkü girişi Cardo V caddesi üzerindendir. Kazılar sırasında “üzerinde kendisinin damgası olan bir somun ekmek bulunması nedeniyle” Q. Granius Verus‘a ait olduğuna inanılmaktadır..Ev ismini bahçede bulunan geyik heykellerinden almıştır. Casa dei Cervi; denize çok yakındı ve evin üstündeki teraslar, Napoli körfezinin eşsşiz manzarası seyretmek için inşaa edilmişti..

Evin merkezi bahçe olarak tasarlanmıştı ve tüm odaları etrafında toplayıp, merdivenlerle deniz manzaralı teraslara çıkış imkanı tanımaktaydı .. Bahçenin önünde evin simgesi olan 4 sütunlu pergüle (çardak); keyif yeri olduğu, sohbetlerin yapıldığı, içeceklerin yudumlandığı yer olduğu bu gün bile çok açık olarak görülmektedir. Bahçede; “herkül”, “şarapçılık ve satyr” heykelleri yanında 2 adet “köpekler tarafından saldırıya uğrayan geyik” heykelleri ve üç aslan ayaklı sehpa çok meşhurdur.. Evin duvarları bir çok resim ile süslenmiştir.. Orijinal heykeller ve resimler ise artık Napoli Arkeoloji Müzesi’nde bulunmaktadır.

Bu teras; Geyik Evi’nin (Casa dei Cervi) önünde, Suburbane hamamlarının hemen yanındaki geniş alandır. Terasın ortasında Marcus Nonius Balbus’un bir heykeli ve önünde bulunan altar dikkat çekmektedir..Casa del Rilievo di Telefo’nun sahibi, aynı zamanda Girit ve Cyrene (Libya) valisi olan Marcus Nonius Balbus, Herculaneum şehrinin çok özel bir sakiniydi ve şehirin onarımına, bir çok kamu binasının yapımına destek veren sevilen hayır severdi.. Ölümünden sonra bu alanda yakıldı ve külleri burada saklandı.

Marcus Nonius Balbus Şehirde 2 heykel ile onurlandırıldı. Basilica önüne atlı bir heykeli dikilmiş, kazılar sırasında bulunmuş ve şimdi Napoli arkeoloji müzesindedir. Diğer heykel teras alanına dikilmiş, patlama da zarar görmüş, defalarca restore edilmiş, 1981 yılında bu günkü halini almıştır.. Heykelin önündeki Altar’ın üzerinde bulunan Yazıt’da şehrin yöneticileri “Marcus Nonius Balbus” u onurlandırmakta ve onun için yapacaklarını sıralamaktadırlar :

Şehrin haysiyetinin Marcus Nonius Balbus’ın esaslarının tanınmasını gerektirdiği iki kez duumvir olan Marcus Ofillius Celer’in önerisi göz önüne alındığında , Konsey şu şekilde karar verdi:
“Marcus Nonius Balbus’un burada yaşadığı sürece bireyler ve toplum için olağanüstü bir cömertlik, ebeveyn eğilim, gerçeği göz önüne alındığında,  meclis üyeleri kamu pahasına bir atlı heykelin onuruna dikileceğine karar verdi. yazıt ile ziyaret edilen yer…’


Kime Marcus Nonius Balbus, praetor, proconsul, patron, konsey tüm Herculaneum halkının tüm haklarını tanıyarak…

Ayrıca, küllerinin döşendiği noktada mermer bir sunak yapılmalı,  dikilmeli ve kamuya açıklanmalı..’Marcus’un oğlu  Marcus Nonius Balbus’a’
ve Parentalia alayı bu noktadan başlamalı ve geleneksel atletik oyunları onuruna adanmalı ve tiyatrodaki gösteriler vesilesiyle bir koltuk  onun için ayrılmalıdır.

Farklı kaynaklardan bulduğum tercümeler birleştirilerek derlenmiştir.

Bu güne kadar gün ışığına çıkarılmış Herculaneum şehrinin belirli yerlerinde  “thermopolium” denilen hazır yemek, fast food dükkanlarını bulabilirsiniz ancak “Sede degli Augustali” binasının hemen dibinde, Decumano Massimo caddesi üzerinde yan yana dükkanları bulabilirsiniz.. Aslında bu dükkanlar topluluğunu bir nevi “çarşı” olarak isimlendirebilirsiniz… Burada yan yana; Thermopolium ( hazır yemek yeri-Taberna olarak’da isimlendirilmiş), Bottega (dükkan), Bottega ad Cucumas (Şarap satış noktası), Bottega del Plumbarius (Metal İşleri Dükkanı) dükkanları bulunmaktadır.

Bu dükkanlardan en özeli “Bottega ad Cucumas” dır. Dükkanın dışındaki orijinal tabelada ( ki bu gün şeffaf bir malzeme ile korunmaktadır) AD CVCVMAS (Ad Cucumas) yazmaktadır. Burada satılan içeceklerin adlandırılması ve fiyatlandırılması yapılmaktadır.. Dört  farklı renkte sürahi ile gösterilen şaraplar cinsi ve fiyatına göre sınıflandırılmıştır. Bu sürahilerin üstünde o dönem de roma dinine göre “inanç, güven tanrısı ve işi koruduğu” söylenen Semo Sancus figürü  bulunmaktadır. Dükkan içeceklerin ve yiyeceklerin sunulduğu bir caupona (han) olabilir. 

Antik Şehrin hemen yanında Napoli iline bağlı bir metropol olan ERCOLANO şehri vardır.. Bu şehirde hem konaklayabilir, hem de karnınızı doyurabilirsiniz.

Herculaneum Antik Şehrine (Ercolano) gitmek için, en yakın merkez Napoli’dir. Napoli’ye ulaştıktan sonra buradan kalkan tren ve otobüslerle antik şehire rahatça gidebilirsiniz.. Antik şehre ters yönde, yani Sorrento veya Salerno şehirlerindeyseniz buradan kalkan trenler ve otobüsler de sizi Herculaneum Antik Şehrine ulaştıracaktır..

Napoli Merkez Tren İstasyonu’nun (Naples Central Station) alt katında Napoli Garibaldi Metro ve Tren İstasyonu bulunmaktadır (Naples Garibaldi Piazza Station).. Merkez istasyondan aşağıya doğru indiğinizde duvarlarda “Circumvezuviana” yazıları ve yönlendirmeleri sizi karşılayacaktır.. Arada “Pompeii” yönlendirmelerini de görebilirsiniz.. Takip ettiğiniz zaman sizi Herculaneum Antik Şehrine ulaştıracak trene kolayca gideceksiniz.. Bu treni  “Circumvezuviana” isimli bir şirket işletmektedir. Banliyö treni-metro karışımı bu araçlarda koltuk numarası, yüksek konfor, valiz yeri bulunmadığını hatırlatmak isterim…. Turistlerin ekonomik ücreti nedeniyle akın ettiği ulaşım aracıdır..

Biletler çevrimiçi satın alınamaz, ancak doğrudan istasyondan bilet gişelerinden veya istasyonun içindeki gazete stantlarından birinden satın alabilirsiniz. Aman dikkat..!! Napoli’de istasyonda Sarno yönüne değil, Sorrento yönüne giden trene bindiğinizden emin olmak için varışta trenlerin listelendiği ekranı kontrol edin.. Napoli’den Herculaneum’a seyahat yaklaşık 10-15 dakika sürmektedir

Sorrento tren istasyonu Piazza Angelina Lauro karşısında şehrin merkezinde yer almaktadır.. Sorrento’dan Herculaneum’a seyahat da yaklaşık 50 dakika sürmektedir… Her iki yönden Herculaneum’a geldiğinizde ineceğiniz durağın ismi : Ercolano Scavi ’dir.. 

Pompeii Circumvezuviana ve Campania expres trenlerinin Napoli’den ilk kalkış istasyonu “Naples Garibaldi Piazza Station” değildir.. “PORTA NOLANA” tren istasyonudur. Şehrin merkezinde, limana yakın bir istasyondur ve çoğunlukla merkez tren istasyonu kullandığı için çok az bilinir..Hem giderken, hem dönüşte bu istasyonun varlığını unutmayın derim…

Pompeii Circumvezuviana trenlerinin tarifelerini öğrenmek için bu linki kullanabilirsiniz :

https://www.sorrentoinsider.com/en/naples-to-sorrento-train-schedule

Campania Express: Napoli ile Sorrento arasındaki Circumvesuviana hattı boyunca sadece Pompeii ve Herculaneum gibi turistik mekanlarda duraklarla hizmet veren özel bir trendir. Bu trenler garantili oturma, klima ve valiz yeri alanına sahiptir..Tarifeler toplu taşıma şirketleri tarafından yayınlanan tarifelere göre güncellenmektedir. Ancak genelde trenler Mart ortasından Ekim ortasına kadar çalışmaktadır..Napoli’den Pompeii’ye seyahat yaklaşık 10-15 dakika ve Sorrento’dan Pompeii’ye yaklaşık 50 dakika sürmektedir.

Biletler, resmi EAV Campania web sitesinden veya kalkıştan 20 dakika önce Circumvesuviana bilet bürosundan çevrimiçi olarak satın alınabilir.

Campania Express  trenlerinin tarifelerini öğrenmek için bu linki kullanabilirsiniz :

https://www.eavsrl.it/web/

Ayrıca, Herculaneum Antik Şehrine Trenitalia trenleri ile de ulaşabilirsiniz.  Trenlerinin tarifelerini öğrenmek için bu linki kullanabilirsiniz :

https://www.trenitalia.com

Herculaneum Antik Şehrine giden bir çok özel tur ve otobüs seferi bulabilirsiniz.. Ancak tren ile seyahat etmek istemiyor ve otobüs kullanmak istiyorsanız Merkez Tren istasyonu yanında bulunan “Naples metropark central parking” otobüs duraklarınında hem Herculaneum’a hemde başka bir çok şehre giden otobüsler bulunmaktadır…Buradan çeşitli şirketler Herculaneum’a ulaşım sağlamaktadır..

Ayrıca EAV şirketinin belediye otobüsü tipinde araçları ile de ulaşım sağlayabilirsiniz.. Bu hatları Herculaneum’dan  Napoli-Pompeii ve Sorrento yönünde karşılıklı olarak kullanabilirsiniz…

Otobüs tarifelerini öğrenmek için bu linki kullanabilirsiniz :

https://www.eavsrl.it/web/

Vezüv Yanardağı’nın çevresi Roma döneminde çok ciddi bir yerleşim yeri olmuştur.. Gezebileceğiniz yerler sadece Pompeii ve Herculaneum Antik Şehirleri ile sınırlı değildir…Vaktiniz varsa; Torre Annunziata Arkeolojik Alanlarındaki Oplontis Villasını, ayrıca Boscoreale Villaları ve Stabiae Villaları gezerek Roma dönemi yaşamının biraz daha içine girebilirsiniz. Burada “Dünya Kültür Mirası Listesinde” olduğu için “Torre Annunziata Arkeolojik Alanları” ndan bahsetmeden geçemiyeceğim..

Torre Annunziata Vezüv Yanardağı’nın eteklerinde, Napoli Körfezi’nde yer alır..MS. 79’da yılında Vezüv Yanardağı’nın patlaması sonucu yıkılmıştır.. Torre Annunziata şehrinin merkezinde bulunan Villa Oplontis’in muhteşem duvar resimleri, o zamanın zenginlerinin yaşam tarzının canlı bir izlenimini vermektedir.. Bu gün duvarlardaki fresklerdeki canlılığı aynı ihtişamla seyredebilirsiniz.. Bu nedenle Torro Annunziata Arkeolojik Alanı 1997 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirası listesinde yer almaktadır.

Bu arkeolojik alanda şu anda tamamı yeryüzüne çıkarılmasa da sadece bir villa vardır. Villa Poppaea veya Villa Oplontis olarak isimlendirilen bu güzel mekanın VİLLA A kısmı ziyarete açıktır.. VİLLA B olarak isimlendirilen yer şu an ziyaret imkanınız yoktur.. Villa A inşaat kalitesi ile ön plana çıkmaktadır.. Görkemli sanat eserleri ile dekore edilmiş eve girdiğinizde lüks olarak kullanıldığını anlamak zor değildir.. Oplontis’in birçok eseri Napoli Ulusal Arkeoloji Müzesi’nde korunmaktadır.. Çevredeki modern yapıların altında yatan villanın bazı bölümleri hala kazılmamıştır.

Villa Oplontis’e gitmeden daha detaylı incelemek için aşağıdaki linkte bulunan haritayı inceleyebilirsiniz : http://pompeiisites.org/wp-content/uploads/mappa-oplontis-2019_2.pdf

Pompeii çevresinde o dönemin yaşamını daha fazla öğrenmek, hissetmek istediğinizde Boscoreale Villaları ve Stabiae Villaları gezilebilir..

Leave a Reply