Cordoba (veya Kurtuba*) İspanya’nın Endülüs eyaletinde Morena dağlarının eteğinde, Guadalquivir (Vadi el-Kebir) nehrinin kıyısında kurulmuş bir ildir. Geçmişine baktığımızda şehrin tarihi, ihtişamı göz kamaştırmaktadır.. ilk olarak Romalılar tarafından kurulmuş, Bizanslılar ve Vizigotlar hüküm sürmüştür.
Şehir asıl kimliğini Emevi Devleti zamanında bulmuştur. 711 yılında Berberi asıllı Emevi komutanı Târık b. Ziyâd’ın idaresindeki orduların İspanya’ya ayak basması ülkenin kaderini değiştirmiş ve 1492 yılına kadar (781 yıl) İslam etkisinde kalmıştır.. Cordoba yine 711 yılında Târık b. Ziyâd’ın kumandanlarından Mugīs er-Rûmî tarafından fethedilmiş, 756’da 1. Abdurrahman tarafından bağımsız Endülüs Emevi Devleti’nin ilanı ile yeni devletin başkenti olmuştur.
Endülüs Emevi devleti zamanında şehir adeta altın yıllarını yaşamıştır. Başkent Cordoba, Kahire ve Bağdat ile birlikte de döneminin en önemli üç bilim mabedinden biri olmuştur. “Felsefeciler Şehri” diye anılan Cordoba’da 700 – 900 yılları arasında 600’ün üstünde kütüphane ve 600.000 üzerinde el yazması kitap varmış.. Şehir bir ilim merkezi haline gelerek Avrupa, Kuzey Afrika ve hatta Asya’dan bir çok ilim adamını kendisine çekmiş.. O dönem birçok bilim adamı yetişmiş ve inanılmaz ilerici bir dönem yaşanmış.. Kütüphanelerdeki kitaplar gerileme döneminde azalmış ve nihayetinde yanarak-yakılarak günümüze ancak 30 adeti ulaşabilmiş.. Bu konuda ünlü biliminsanlarından Mösyö Curi’nin şu sözü son derece manidardır : “ Cordoba’da kurtarılan bu kitapların yardımıyla atomu parçaladım, eğer daha fazlası kurtarılabilseydi galaksiler arası yolculukları keşfedebilirdim..”
Cordoba, 10. ve 11. yüzyıllarda dünyanın en kalabalık şehirlerinden birisiymiş. 10. yüzyılda sultan III.Abdurrahman zamanında nüfusun 500 bin civarında olduğu ve şehrin Vadi el-Kebir nehri boyunca 5 kilometre uzandığı belirtiliyor. Şehirde 200.000 ev, 600 cami, 800 hamam ve 50 adet hastane varmış..Avrupa’da ilk sokak lambalarının burada kullanıldığı ve ilk hamamların ve eczanenin burada açıldığı bilinmektedir.. Cordoba ile diğer şehirler arasında posta işi ilk defa bu dönemde gelişmiştir.
Cordoba’da 756 yılında başlayan Emevi hanedanı 1031 yılına kadar devam etmiştir. Fakat Emevilerden sonra kargaşa dönemi hakim olmuş, farklı farklı küçük devletçikler, emirlikler ve aileler tarafından yönetilen Cordoba ve İspanya’daki İslam medeniyeti ve varlığı gerilemeye başlamış, 1492 yılında izlerini bırakarak sonlanmıştır.
Bu gün Cordoba’da bir döneme damga vurmuş İslam Medeniyeti’nin izlerini görebilirsiniz. Özellikle şehrin simgesi, Arap, Gotik ve Rönesans mimarilerinin başarılı bir harmanı olan, içinde bir Katolik kilise de barındıran, dünyanın 3. büyük camiisi La Mezquita ( veya Kurtuba Camii’ne ) çok geniş bir zaman ayırın.. Diğer taraftan Alcazar Sarayı, Rönesans’dan kalma Palacio de Viana, Medina Azahara Harabeleri, tarihi 1. yy’a dayanan 16 kemerli (Puente Romano) Roma Köprüsü ilginizi çekecek yerlerdir.. Ve özellikle dar sokaklarda, duvarları saksı dolu beyaz boyalı evler arasında ve Musevi mahallesinde mutlaka kaybolun..
* Şehir Türkçe’de KURTUBA, İspanyolcada CORDOBA olarak anılır.
Müslüman, Hıristiyan ve Musevi kültür ve mimarisinin çok iyi korunmuş örneklerini bulacağınız Cordoba şehrinin “Tarihi Şehir Merkezi” 1984 yılında Dünya Kültür Mirası listesine dahil edilmiştir.. Ancak UNESCO 1994 yılında kayıtlarındaki “Tarihi Şehir Merkezi” alanını genişletmiş ve nerdeyse Cordoba merkezindeki tüm yapılar dünya mirası listesine girmiştir.. Cordoba’yı gezerken şehrin büyük bölümünün UNESCO korumasında olduğunu bilerek gezmek inanın size keyif verecektir.
Gezi öncesi şehri “basılı harita” üzerinde incelemek, gidince haritayı kullanmak tavsiye edebileceğim bir alışkanlığımdır.. Cep telefonundan kullanabileceğiniz bir çok harita olmakla birlikte, onları ancak ekranınızın boyutu kadar görebilirsiniz…
Oysa basılı haritaları; daha büyük ebatlarda kullanabilir, şehre geniş perspektiften bakabilir ve üzerine notlar alabilirsiniz…
Cordoba’da turizm ofisinden de basılı harita alabilirsiniz.. Ancak gezi öncesi incelemek ve bastırarak kullanmak için, 2 adet Cordoba Haritası tavsiyeme aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz :
https://www.turismodecordoba.org/map-of-cordoba-1
http://ontheworldmap.com/spain/city/cordoba/cordoba-tourist-map.html
Yaklaşık sekiz asır önce kiliseye çevrilmiş olmasına rağmen İspanya’da hâlâ Mezquita (mescit) adıyla anılmaktadır.. Kurtuba Cami, Mezquita, Kurtuba Ulu Cami, El-Mescidü’l-Kebîr, Camiül-Kebir, Cathedral of Our Lady of the Assumption, Cordoba Katedrali siz ne derseniz deyin bu mabed Cordoba’nın gerçek bir yıldızı durumundadır.. Guadalquivir nehrinin hemen yanında, eski şehrin göbeğinde , “tüm yolların ona çıktığı” bir konumdadır…Dün yapıldığı döneme damgayı vurmuş cami bugün tüm ihtişamıyla sizi çağırmaktadır. Cordoba’ya geldiğinizde mutlaka ziyaret etmeli ve makul bir zaman ayırmalısınız.
Caminin bulunduğu alanda daha önce Roma tapınağı, sonrasında Vizigotlara ait St Vincent Kilisesi bulunmaktaydı..Endülüs Emevi Devleti’nin Cordoba’yı başkent yapması sonrası I. Abdurrahman; gücün, bilgeliğin, ihtişamın simgesi olabilecek büyük bir cami yapmak istedi ve 785 yılında temellerini attı. 786 yılında tamamlanan cami zaman içerisinde üç hükümdar tarafından (Abdurrahman II, Al-Hakam II ve Al-Mansur ) çeşitli ekler ve değişikliklerle bugünkü dev boyutlarına ulaştı.
Dikdörtgen formunda ve 175 x 134 metre ebatlarındaki camiye “calle cardenal herrero” sokağı üzerindeki “puerto del perdon” kapısından girebilirsiniz. Bu kapı, caminin yıkılan minaresinin üstüne yapılan çan kulesinin (Torre del Alminar) hemen yanındadır. Bu arada doyumsuz bir şehir manzarası için kulenin tepesine çıkabilirsiniz (minik bir ücret karşılığı). Kapıyı geçtikten sonra sizi büyük bir bahçe (Patio de los Naranjos) karşılamaktadır.. Bahçenin üç tarafında arkası duvara dayanan revaklar yer almaktadır. Bahçenin ortasında ilk yıllarda dikilen palmiyeler sonradan yerini portakal ağaçlarına bırakmıştır. Bahçenin ismi de buradan gelmektedir. Caminin doğu cephesinde dokuz, batı cephesinde sekiz, kuzey cephesinde iki adet kapı bulunmaktadır.. Bu kapıların çoğu bu gün İspanyollar tarafından örülerek kapatılmıştır.
Bahçenin bir köşesinden biletinizi alarak bu eşsiz yapıya ziyarete başlayabilirsiniz.. İçeriye girdiğinizde sizi adeta bir “SÜTUN TARLASI” karşılayacaktır. Camiyi görsel anlamda eşsiz kılan temel öğelerden en önemlisi; granit, yeşim taşı ve mermerden yapılmış sütunlardır.. Dünyada en çok sütuna sahip olan bu mabette zamanında tam 1293 adet sütun varken, daha sonraki yıllarda (özellikle katedralin yapımı sırasında) bazı sütunların yıkılması sonucu günümüzde 860 adet kalmıştır…Sütunlar kaidesizdir ve zemine gömülmüşlerdir. Caminin sütunları, kırmızı ve beyaz renklerin kullanıldığı “çift kemerler” ile birbirlerine bağlanmıştır. Sütunların üstünde alt alta iki kemerden meydana gelen bu sistem Mimaride bir çığır açmış ve literatürde “Cordoba Kemeri” olarak isimlendirilmiştir. Bu kemerlerin alt katta olanı “at nalı” şeklinde üstte olanı “yarım daire” şeklindedir. Sedir ağacından yapılmış tavan, görkemli oymalarla ve kırmızı, mavi, yeşil renkleriyle dikkat çekmektedir.
Olağan üstü zenginlikteki oymalı mermer mihrap üç dilimli kemerle taçlanan dikdörtgen bir niş şeklindedir ve caminin en güzel noktalarından birisidir.. At nalı şeklindeki mihrabın önündeki kubbe, kemerler, çevresi koyu mavi ve altın yaldızlı mozaiklerle süslenmiş, Kur’an-ı Kerim’den ayetlerle bezenmiştir. Mihrabın çevresindeki sütunlar, kemerler farklı özelliklere ve güzelliklere sahiptirler.. Çift kemerlerin altta olanları dilimlidir ve çok hoş bir görüntü vermektedir. Özellikle mihrabın önündeki “maqsura” bölümüne, sütün ve kubbenin süslerine hayran kalacaksınız. Mihrabın iki tarafındaki kapılardan sağdaki halifenin sarayına, soldaki bir hazineye çıkar. (İlginç not: Mihrabın yönü Mekke’den batıya doğru 51º derece kaymış durumdadır, yani güneye dönüktür).
Camiden Katedrale Dönüş.
Caminin tam ortasına kilise dikmek…!!
Cordoba 1236 yılında, Kastilya Kralı III.Ferdinand tarafından fethedildi ve caminin bu dönemden sonra yavaş yavaş katolik katedraline dönüşü başladı.. 13 yy. ortalarında Alfonso X , cami içinde Villaviciosa Şapeli ve Kraliyet Şapeli’nin yapımını gerçekleştirdi… Ardından gelen krallardan II. Henry 14. yüzyılda kiliseyi inşa ederek Hristiyan değerleri fazlalaştırmaya çalıştı… Bu dönemde caminin minaresi de katedralin çan kulesine dönüştürüldü. 1589’da meydana gelen bir fırtınanın ardından, eski minare yerine çan kulesi yapıldı..
En önemli değişiklik, 16 yüzyılda caminin ortasında bir katedral nefinin inşa edilmesiydi. Bu iş kral V.Charles’ın izniyle başladı.. Ancak V.Charles tamamlanmış katedrali ziyarete gittiğinde pişman olmuş ve sonuçtan hiç memnun değildi. Tarihe geçecek şu yorumu yaptı: “Sıradan bir şey inşa etmek için benzersiz bir şeyi yok ettiniz”.. Ustalar ve mimarlar, 18. yüzyılın sonlarına kadar mevcut yapıya ekleme yapmaya devam ettiler.. Bu yapımlar sırasında maalesef caminin orijinal sütunlarının bir miktarı ortadan kaldırılmak zorunda kalmıştır..!!!
Bu gün caminin içindeki katedrale ait Hristiyan öğeleri de gezebilirsiniz. Çeşitli büyüklüklerde 35 adet şapel bulunmaktadır.. Özellikle “capilla de villaviciosa” şapelinin kemerlerini görmenizi tavsiye ederim.. Zamanınız kalırsa “Capilla del Sagrario” ‘da gezilebilir…Katedralin koro bölümündeki ahşap işçiliğine hayran kalacaksınız.. Alman gümüşçü Enrique de Arfe’nin gümüş tasarımlarını görmeyi ihmal etmeyin.
Caminin güneybatı köşesinde, aslında Katedral Kütüphanesi’nin işgal ettiği alanda , San Vicente Vizigot Müzesi bulunmaktadır.. Caminin bir bölümünde Visigot döneminden kalan kilisenin mozaiklerini cam faunusun ardından hala görülebilmektedir.
Cami ve Katedral ile ilgili daha fazla bilgi ve bilet detayları için https://mezquita-catedraldecordoba.es/en/
GEZveGEZ Notu : Çeşitli kaynaklarda sabah 08.30-09.30 arası ziyaretin ÜCRETSİZ olduğu yazılmaktadır.. Biz öğlen saati gittik..Denemeye değer..
Alcazar de los Reyes Cristianos, ilk olarak Vizigot ve Roma döneminde nehir gümrük idaresine ev sahipliği yapan bir kale olarak inşaa edildi. Daha sonra Endülüs Emevi Devleti döneminde genişletilip kraliyet sarayı olarak kullanıldı.. III. Abdurrahman döneminde kraliyetin “Medine Azahara” ya taşınması sonrası biraz yıldızı söndü..Cordoba’nın Hristiyanlar tarafından fethedilmesinden sonra 1328 yılında Kastilya Hükümdarı Alfonso XI sarayın yapım emrini verdi.
Saray yaşamı boyunca bir çok olaya şahitlik etmiştir.1482-1492 yılları arasında son Emevi devleti olan Nasrid Emirliği’ni yıkmak için, Aragon Kralı II. Ferdinand ve Kastilya Kraliçesi I.Isabella savaşı beraberce buradan yönetmişlerdir. Ayrıca çiftin kızlarından biri olan Maria burada doğmuş ve Portekiz’in gelecekteki kraliçelerinden birisi olmuştur…Kristof Kolomb Amerika’yı keşif öncesi planlarını burada tamamlamış ve saraydan yola çıkmıştır (Bahçede bu durumu simgeleyen bir heykel var).
Saray 1492-1812 yılları arasında Engizisyon Makamı olarak kullanıldı. 1812’den 1941’e kadar bir hapishaneydi. 1955’te Córdoba Şehir Meclisi’ne transfer edilene kadar bazı askeri tesisleri barındırdı. Bu arada yavaş yavaş restorasyon çalışmaları ve saklanmış bazı eserler ortaya çıkarılmaya başladı.1960 yılından sonra bölüm bölüm halkın ziyaretine açıldı.1994 yılında Cordoba tarihi şehir merkezi ile beraber UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alındı..
Bu gün Cordoba’da gezmekten keyif alacağınız, her noktasında geçmişin izlerini yaşayacağınız bir mekan durumundadır. Sarayın dikdörtgen yapısı ve her bir köşesindeki kuleler en karakteristik özelliğidir.. Her bir kule farklı isimlerle anılmaktadır: Los Leones, El Homenaje, La Inquisición ve La Paloma. Kulelerin gezerken hem sarayı ve bahçesini, hem de Cordoba şehrinin güzel görüntülerini fotoğraflayabilirsiniz.. Özellikle Los Leones (Aslanlar kulesi)’nin manzarasını kaçırmayın.
Sarayın bahçesi görülmeye, yaşanmaya değer bir mekandır.. Bu alana mutlaka zaman ayırın. Egzotik ve güzel çiçekler, aromatik bitkilerle bezeli bahçe, havuzlara akan suların sesleri ve fıskiyelerin dansı ile sizi büyüleyecektir. Ayrıca çeşitli göletler ve palmiye, selvi, limon ağaçları bahçenin güzelliğini arttırmaktadır.. Bahçede Katolik Hükümdarlar, Isabel ve Fernando’nun Kristof Kolomb’la buluşmasını anan heykel başta olmak üzere birçok heykel sizi karşılayacaktır.
Sarayın ana binasını da gezmenizi tavsiye ederim. Giriş katındaki galerilerden birinde bulunan roma lahdi ve alfonso XIII’ün portresi ilginizi çekebilir.. “Mozaikler Salonu” şehir içindeki Corredera meydanında yapılan kazılardaki roma mozaiklerine ev sahipliği yapmaktadır.. Salonun hemen altında zemin katta; mağribi avlu, patio chico, kraliyet hamamları görülmeye değer yerlerdir.
Saray ile ilgili daha fazla bilgi için internet sitesini ziyaret edebilirsiniz : https://alcazardelosreyescristianos.cordoba.es
GEZveGEZ Notu : Alcazar bahçesinde geceleri bir ışık, su ve ses gösterisi yapılmaktadır. Magical Nights in The Alcazar “Sihirli Geceler” adı verilen bu gösteriyi kaçırmamanızı tavsiye ederim. (Ayrıntılı bilgiyi internet sitesinde bulabilirsiniz).
Alcazar’ın hemen yanında bulunan, sarayın bahçesine bitişik bir duvar ile ona komşuluk yapan Kraliyet Ahırları, 1570 yılında Kral Philip II’nin emri ile kurulmuştur. Büyük bir at aşığı olan Kral “safkan bir İspanyol atı yaratmak” istiyordu ve bu projeyi başlattı. Kraliyet Ahırları binaları kale formunda ve askeri bina görünümündedir. Binaların ortasındaki bahçede gündüz atların antreman yaptığı, gece gösteri sundukları bir alan vardır. Bahçenin etrafında, kumtaşı sütunlar ile desteklenen ve küçük ahırlara bölünmüş, çapraz tonozlu çatılara sahip ahırlar bulunmaktadır. Cordoba Tarihi Şehir Merkezinin bir parçası olan bina UNESCO Dünya Kültür Mirası koruma listesindedir.
Ünlü İspanyol şair ve oyun yazarı “Federico Garcia Lorca” ‘nın “Atların Katedrali” olarak tanımladığı bu kompleks de geçmişten bu güne resmi standartlara sahip “Endülüs Atı” olarak da bilinen saf İspanyol atı ırkı yaratıldı. Resmi kayıtlarda “ Pura Raza Espanol” olarak da isimlendirilen bu atları Kraliyet Ahırlarında görebilirsiniz.
Endülüs Atları’nı görmek, Kraliyet Ahırları’nı ziyaret etmek için iki yoldan birisini seçmelisiniz. İlki pazar günü hariç haftanın her günü belirlenmiş saatlerde atların antrenmanlarını izlemek ve kompleksi gezmek. Diğeri ise “Passion and Spirit of the Andalusian Horse” (Endülüs Atı Tutkusu ve Ruhu) olarak isimlendirilen gece gösterilerine katılmaktır… Belli gecelerde atlar ile bir resital görmek istiyorsanız hemen biletinizi alabilirsiniz. Flamenko ve çeşitli showlarla zenginleştirilen bu programa 1-2 saat önce giderseniz kompleksin diğer yerlerini de görme imkanınız vardır.. Özellikle ahırları ve girişin hemen solunda bulunan müzeyi mutlaka ziyaret edin.
Ahırlar ve giriş saatleri, Showlar ile ilgili daha detaylı bilgiyi buradan alabilirsiniz.
https://www.cordobaecuestre.com/#
Kurtuba Camii önünde, Guadalquivir Nehrinin üzerine inşaa edilen bu köprü, MÖ 1. yy. başlarında Roma İmparatorluğu döneminde İmparator Augustus zamanında yapılmıştır.. Başlangıçta ahşap malzemelerden yapıldığı düşünülmektedir.. Emevi Devleti yıllarında harap olan köprü üzerine dönemin valisi “Al-Samh ibn Malik al-Khawlani” yeni bir köprü yapılmasını emretti.. Köprü 16 kemerli (başlangıçta 17) , 274 metre uzunluğunda, 9 metre genişliğinde yapıldı. Ortaçağda köprünün güney ucuna Calahorra Kulesi, kuzey ucuna Puerta del Puente (Nehir Kapısı) ilave edildi. Köprü 16 yy da büyük bir tadilat geçirdi.. 1651 yılında heykeltıraş “Bernabe Gomez del Rio” tarafından köprünün ortasına şehrin koruyucusu Aziz Rafael’i tasvir eden bir heykel yapılmıştır.. Bu gün heykelin önünde her zaman çok sayıda yanan mum ve çiçek bulabilirsiniz. Zaman içinde bir çok restorasyon yaşamış köprü, en sonuncusunu 2006 yılında görmüş ve araç trafiğine kapanmıştır.
20. yüzyılın ortalarında hemen ilerdeki “San Rafael Köprüsü” ‘nün inşasına kadar, Córdoba’nın sahip olduğu tek köprü olduğu için “Eski Köprü” olarak da bilinir. Köprünün üzerinden çok güzel panoramik görüntüler yakalayacağınızı garanti edebilirim.. Köprü kemerleri, Guadalquivir Nehri, Kurtuba Cami-Katedrali, Tarihi Şehir Merkezindeki binalar…
GEZveGEZ Notu : Bu arada köprü ile ilgili ilginç bir not paylaşmak istiyorum.. “Game of Thrones” dizisinin bazı bölümlerinde köprü görüntüleri kullanılmıştır.. Ancak görüntülerde köprüyü tanıyamayacaksınız.. Çünkü orijinal köprünün üzerine bilgisayar programları ile “çakma-ilave” binalar yapmışlar !!!!
Roma Köprüsü yakınındaki
bazı “özel yerler” ‘i tanıyalım…
Roma köprüsü ile San Rafael köprüsü arasında kalan korunan bir doğal alandır. İki köprü arasında ve nehrin üstünde küçük adacıklar, yeşil alanlar, muhtelif bitki örtülerinden oluşan bu alan 21,36 hektardır. Burada nehre eşlik eden ; söğüt, kavak, zakkum, diken ve sazlık gibi bitki örtüleri vardır. Sotos de la Albolafia ve çevresi önemli bir kuş yaşamına ev sahipliği yapmaktadır . Her yıl 120 kadar kuş türü gözlemlenmektedir.. Bu alanda ; San Antonio değirmeni, Enmedio değirmeni, Téllez değirmeni ve adının geldiği Albolafia değirmeni gibi farklı değirmenler bulunmaktadır.
Köprünün kuzey ucunda bulunan kapı adeta köprünün bekçisi konumundadır.. Tarihi süreçte şehrin ana giriş noktalarından birisi olan kapı, köprü ile tarihi merkezi birbirine bağlamaktaydı. Romalılar döneminde burada bir kapının olduğu, Emeviler döneminde de Bab al-Qantara (Köprü Kapısı) olarak anıldığı bilinmektedir.
İspanya Kralı II. Felipe’nin 1570 yılında Cordoba şehrini ziyareti anısına mevcut kapının yerine daha iyisini yapmak için karar alındı ve 1572 yılında inşaata başlandı. Yapım işi o yıllarda biraz sorunlu ilerledi ve geç de olsa tamamlanabildi. 1912 yılında kapının etrafındaki şehir duvarları temizlendi ve sadece ortada kapı kaldı..1928 yılında kapı için yeni bir proje ele alındı ve iç tarafı da aynı önü gibi tekrardan tasarlandı.. Son restorasyon ile kapı bu günkü halini aldı ve 2007 yılında açılışı yapıldı.. Şimdi karşımızda “zafer takı” nı anımsatan, “önü ve arkası aynı olan” bir şehir kapısı durmaktadır.
Köprünün güney ucunda bulunan “Torre de la Calahorra” 12. yüzyılda Almohad Hanedanı (mağribi) tarafından yapılmıştır. O dönemde köprünün ve Cordoba’nın güvenliği için var olan kule ilk bakışta bu görev için küçük gibi görünse de özellikleri nedeniyle fazlasıyla yetiyormuş.
Başlangıçta iki kule olarak yapılmış, 1369 yılına doğru, Trastamara hanedanı Kral Enrique II döneminde tadilat yapılıp üçüncü bir kule ilave edilerek güçlendirilmiştir.. Bu günkü haliyle, küçük bir kale veya büyük bir kule görünümündedir. Zaman içinde köprü savunma görevinin bitmesi sonrasında başka görevlere de soyunmuştur. 18. yüzyılın büyük bölümünde hapishane olarak kullanılmış ve aynı yüzyılın sonunda şehri vuran tabardillo salgını sırasında karantina merkezi olmuştur. 19. yüzyılın ortalarında kule bir kız okuluna ev sahipliği yapmıştır.
Kulenin içi de dışı gibi sade bir dekorasyona sahiptir.. Şu anda Kule’nin içi, “Endülüs’ün Yaşayan Müzesi” (Museo Vivo de Al-Andalus) adıyla bir müzeye ev sahipliği yapmaktadır. Cordoba’da yüzyıllar boyunca Yahudilerin, Müslümanların ve Hıristiyanların barış içinde bir arada yaşamaları ile karakterize edilen zengin Cordoban tarihinin eserlerini ve belgelerini sergilemektedir.. Aynı zamanda Endülüs’e yüzyıllar önce bilim, kültür ve mühendislik konusunda lider bir konum kazandıran dönemi tanıtmaktadır.
Müze ile ilgili daha fazla bilgi için internet sitesini ziyaret edebilirsiniz : https://www.torrecalahorra.es/
Plaza del Triunfo, Roma köprüsü ve Puerta del Puente (Köprü Kapısı) ile Kurtuba Camii arasında kalmış küçük bir meydandır.. Camiinin yanından Torrijos sokağından köprüye doğru ilerlediğinizde bu hafif eğimli meydan sizi karşılayacaktır.. Meydanın çevresini; Córdoba Piskoposluk Kütüphanesi, Turizm Ofisi, San Pelagio Ruhban Okulu, Córdoba Roma Katolik Piskoposluğu binaları süslemektedir.
Meydanın en karakteristik yapısı şehrin koruyucusu başmelek Aziz Rafael’e adanmış olan anıttır. Rivayete göre; veba salgınının olduğu bir dönemde, Peder “Andrés de las Roelas” Aziz Rafael’i rüyasında görür ve Rafael ona “Cordoba’yı salgından kurtaracağı” mesajını verir. Veba azalmaya başladığında, “Cordoba’nın Koruyucu Azizi” olarak belirlenir ve sonrasında şehrin bir çok noktasına anıtları yapılır.. Heykeltraş Michel de Verdiguier’in 1781’de meydana yaptığı eser bunların en güzellerinden birisidir. Yaklaşık 27 metrelik anıtta, bir sütun üzerinde Aziz Rafael’i görmekteyiz. Sütunun altında daha kalın bir silindirik kaide, onun altında alegorik heykellerle süslenmiş bir minik kayalık betimlenmiştir. Anıt ağaçlarla süslenmiş minik bir parkın içinde bulunmaktadır.
Kurtuba Caminin arka tarafları, çevresi ; daracık sokaklar, bir iki katlı evler, bembeyaz duvarlar, çiçeklerle dolu balkon ve bahçelerle çevrilidir.. Adeta orijinal hallerinden hiçbir taviz vermeden gezenleri , geçenleri seyrederler..
Ara sokakların Kurtuba Camii’nin kuzey batısında kalan bölümü Yahudi Mahallesidir..Tarihin derinliklerinde Sefarad Yahudileri ( o dönem İspanya’da yaşayan yahudiler); burada yaşamışlar, yoğunlaşmışlar, göç etmişler-tekrar gelmişler, acılarını, kültürlerini, neşelerini, hüzünlerini adeta mahalleye sindirmişlerdir. O günleri tekrar yaşamak istiyorsanız, bu sokaklarda kaybolun, aralara dalın, küçücük meydanları adımlayın. Ama hiç korkmayın kaybolmazsınız, çünkü Cordoba’da bütün yollar Kurtuba Cami’ne çıkar..
Yahudilerin Cordobo’ya MÖ 100’lü yıllarda Romalılar döneminde geldiklerine inanılıyor. Önce Vizigotlar, daha sonra Hristiyan Krallar döneminde çok rahat yüzü görmediler. Müslümanların gelmesine, fethine çok istekli davrandılar, sonunda daha olumlu, rahat bir dönem yaşamaya başladılar, hatta bir sefarad olan “Hasday ibn Shaprut” çok yükseldi, III.Abdurrahman’ın veziri bile oldu. 1009 yılındaki iç savaş sırasında Yahudi mahallesi yağmalanmış, Yahudi topluluğu için bir sürgün süreci başlamıştı. Bu tarihten sonra iktidara daha radikal islami yönetimlerin gelmesi sonucu sefaradların hayatları zora girmeye başladı.
Bu sırada, tarihin en ünlü ve etkili Sefaradlarından biri olan “Maimonides” olarak bilinen “Moshé ben Maimon” bu şehirde doğdu. Ancak Almohad Hanedanı’nın uyguladığı dini baskı nedeniyle ailesi ile birlikte sürgüne gitmek zorunda kaldı. 1236’da Hristiyanların şehri fethi sonrası tekrar bir hoşgörü dönemi başladı. Hatta “Sinegog” yapımına bile izin verilmişti.. Bu süreç 14. yy’ın ortalarına kadar sürdü.. Ortaçağ İspanya’sının ve özellikle Endülüs’ün büyük bir bölümünü harap eden Yahudi karşıtı şiddet dalgası 1391’de Cordoba’da da çok acı şekilde yaşandı. Yahudi mahallesi üç gün boyunca yağmalandı, sakinlerinin çoğu öldürüldü ve hayatta kalanlar Hıristiyanlığa geçmek zorunda kaldı. 1492 İspanyol Yahudileri (Sefarad) için çok dramatik bir yıl oldu. Kastilya ve Leon Kraliçesi I. Isabel ile Aragon Kralı II. Ferdinand tarafından 31 Mart 1492’de Elhamra Sarayı’nda imzalan “Elhamra Kararnamesi” ile İspanya’da yaşayan Yahudiler için ya din değiştirme yada sınır dışı edilme seçeneği sunuldu..Sefaradlar’ın çok azı din değiştirdi, çoğunluğu Portekiz’e göç etmek zorunda kaldı. Geri kalanlar ise Osmanlı İmparatorluğu başta olmak üzere Akdeniz ülkelerine ve dünyanın değişik yerlerine dağıldılar.
Tarihe baktığımızda Yahudiler İspanya’da yaşamışlar, sıkıntı çekmişler, yüksek mertebelere ulaşmışlar ve kovulmuşlar.. Bu kadar dalgalı bir yaşam Cordoba’nın “Yahudi mahallesi” sakinlerini “bir var etmiş, bir yok etmiş”.. Ona rağmen karakteristik olarak mahallede izlerini bırakmışlar ve hala Yahudi Mahallesi olarak anılmasına vesile olmuşlardır…
Yahudi mahallesini gezerken yukarıdaki bronz sembolü yolun üzerinde görebilirsiniz.. Bu “Yahudi Mahallesi Ağı” işaretidir. Sadece Cordoba’da değil tüm İspanya’da gittiğiniz herhangi bir şehirde yolun üzerinde bu bronz plakayı görürseniz “Yahudi mahallesindesiniz” demektir.
Tasarıma dikkatle bakarsanız, İbranice SEPHARAD (sefarad) kelimesinin dört harfinin (Samech, Pe, Resh ve Dalet) İber yarımadasını (İspanya, Portekiz) oluşturduğunu görürsünüz.
Şimdi UNESCO Dünya Kültür Mirası’nın bir parçası olan mahallenin özel yerlerini tek tek tanıtmak istiyorum.
Yahudi mahallesinin hemen yanında, tarihi şehir merkezine açılan kapılardan en önemlisidir. Müslüman dönemlerinde 1.Abdurrahman tarafından yaptırılan kapının o dönemde ismi Bad al-Yawz olarak biliniyordu. Kapının sonraki İsmi , Cordoba’ya yaklaşık 23 kilometre uzaklıktaki “Almodovar del Río” kasabasına giden eski yolun buradan başlamasından dolayıdır.
Kapı bugünkü haliyle on dördüncü yüzyıldan kalmadır ve hafif sivri bir kemerle bir köprü olarak birleştirilen, siperler ve oyuklarla kaplı iki prizmatik kule ile çevrilidir. Şehir surlarının hemen yanına küçük havuzlarla bezenmiş bir yürüyüş yolu ilave edilmiştir.. Bu yürüyüş yolundaki iki heykelden ilki kapının hemen yanındadır ve Romalı filozof Seneca‘ya aittir.. Diğer heykel kapının sağında, yürüyüş yolunda 100 metre ileridedir ve Müslüman düşünür-doktor İbn Rüşd’e aittir.
Kapıdan “Tarihi Merkez” e giriş yaptıktan sonra hemen sağa dönerseniz “Calle Judios” sizi yahudi mahallesinin içine sokacaktır. Bu sokak üzerinde Yahudi Mahallesi ile ilgili birçok yeri görme imkanınız vardır.
Calle Judios üzerinde 12 numarada bulunmaktadır.. Burası 12. yy Emevi dönemini görebileceğiniz, hissedebileceğiniz çok güzel tipik bir Cordoba evidir. Ana oturma odası, mutfak, yatak odaları ve verandayı ziyaret edebilirsiniz . Avludaki yemyeşil bitki örtüsü ve koridorlardaki çiçekler dikkat çekicidir ve sizi o günlere götürecektir. Evin içinde ayrıca bir “kağıt müzesi” ve “sikke koleksiyonu” bulunmaktadır.
Ev ile ilgili daha detaylı bilgi için bir internet sitesi hazırlanmış : http://lacasaandalusi.es/
Simya veya alşimi (Arapçadaki “al-Kimiya” kelimesinden gelir, İngilizceye
“alchemy” olarak geçmiştir) hem doğanın ilkel yollarla araştırılmasına hem de erken dönem bir ruhani felsefe disiplinine işaret eden terimdir. Simya; kimya, metalurji, fizik, tıp, astroloji, semiotik (gösterge bilimi), mistisizm, spiritüalizm (ruhçuluk) ve sanatı bünyesinde barındırır. Bu ilginç müzeyi Calle Judios üzerinde 14 numarada, Endülüs evinin hemen yanında bulabilirsiniz.
Daha detaylı bilgi için internet sitesini ziyaret edebilirsiniz. http://museodelaalquimia.es
Calle Judios bulunan binanın girişi Calle Averroes no 2 üzerindedir. Müze ve kültür merkezi olarak hizmet veren bina 14. yüzyıldan kalma eski bir Yahudi evidir. Burası Hafıza Evi olarak da isimlendirilmiştir. 1492 yılında Yahudilerin Katolik hükümdarlar tarafından İspanya’dan çıkarılması sonrası Yahudi mirasını unutmamak için organize edilmiştir.
Özel mülkiyete ait bir müzedir. Müze, dokuz odadan oluşmaktadır.. Bu odalarda sergilenenler sizi Cordoba’nın geçmiş yaşamına götürecektir… Kalıcı bir sergisi ve özel bir kütüphanesi ve Sefarad müzik atölyeleri vardır. Müzede konserler, edebi resitaller ve dergi sunumları, el işi örnekleri gibi çeşitli kültürel etkinlikler düzenlenmektedir.
Daha detaylı bilgi için internet sitesini ziyaret edebilirsiniz http://www.casadesefarad.es/
Calle Judios üzerinde 20 numarada bulunmaktadır.. Cordoba’nın Yahudi Mahallesi’nin kalbinde yer alan Sinagog, Endülüs’te tek ve günümüzde İspanya’nın tamamında en iyi korunmuş üç Orta Çağ sinagogundan biridir.
Bina arap kültüründen ve arap kültürünün estetik fikirlerinden oldukça etkilenen Mudejar mimarisinin muhteşem bir örneğidir. Sinagog’un doğu duvarında 1884 yılında bulunan yazıt sayesinde tam olarak 1314-1315 yılları arasına inşaa edildiği bilinmektedir.. Mimar Isaac Mojeb tarafından “Mudejar” tarzında tasarlanan sinagog Yahudiler İspanya’dan çıkarılıncaya kadar sürekli kullanılmıştır.
Küçük bir avlu sizi dar bir giriş holüne götürür. Sağda bir merdivenle kadınlar bölümüne çıkılmaktadır. Kadınlar bölümünün hemen önünde dikdörtgen şeklinde, duvarları Mudejar tarzı bitki motifleriyle ve İbranice yazıtlarla süslenmiş ana salon yer almaktadır. Kırk metrekare büyüklüğündeki ana salonun tavanının yüksekliği dikkat çekmektedir. Kadın bölümüne çıkışı destekleyen duvar, zarif dekoratif sıva işçiliğine sahip üç kemere sahiptir.. Yahudiler 1492’de kovulduktan sonra bina önce bir hastane, sonra şapel ve son olarak da bir kreş olarak kullanıldı. Cordoba Sinagog’u 1885 yılında Ulusal Anıt ilan edildi .
Mudejar : İspanya’da Hıristiyan sanatı üzerindeki Endülüs-İslam etkileri sanat tarihi literatüründe “Mudejar üslubu” ya da “Mudejar sanatı” (arte mudéjar) olarak adlandırılmıştır. Ortaçağ İspanya toplumunu oluşturan üç kültürün (Hristiyan, Müslüman ve Yahudi) bir arada var olmasının da bir sonucu olduğu düşünülmektedir.
Sinagog ile aynı sırada, ona yaklaşık 35 metre mesafede küçük bir meydan bulunmaktadır : Plaza de Tiberiades. Bu meydanda Cordoba ile özdeşleşmiş, büyük düşünür, filazof, bilim adamı Maimonides’in heykeli bulunmaktadır. Meydan ismini, Maimonides in mezarının olduğu, İsrail’deki dört Yahudi Kutsal Şehrinden biri olan Tiberya’dan almıştır.. Heykeltraş Amadeo Ruiz Olmos tarafından yapılan anıt, 7 Haziran 1964 tarihinde açılmıştır.
Yeri gelmişken, Cordoba’ya ve Endülüs Emevi Devleti dönemine damga vurmuş filozof ve bilimadamından biraz daha geniş bahsetmek isteriz. Maimonides, 30 Mart 1135’te Cordoba’da sefarad yahudisi olarak dünyaya geldi. Babası bir avukat ve Yahudi Mahallesinin liderlerinden birisiydi. İlk eğitimini sinagog okulunda aldı, sonrasında Almohad Hanedanı’nın uyguladığı dini baskılar nedeniyle ailesi ile beraber sürgüne gitmek zorunda kaldı.. Bir süre Fas’da yaşadıktan sonra hayatının geri kalanına Kahire’de devam etti ve 12 Aralık 1204’te orada öldü.
Yahudi bilginler arasında İkinci Musa lakâbıyla veya adının baş harflerinden oluşan RaMBaM (Rạbbī Mōšệ Ben Mạymôn) adıyla bilinir. Batı dillerinde “Maimonides”, İslami literatürde “Musa İbn Meymun” olarak anılır.
Orta Çağ’ın en üretken ve en etkili tevrat alimlerinden biri ve filozofuydu Aynı zamanda önde gelen bir astronom ve Mısır sultanı Yusuf İbn-i Ayyub’un saray doktoru olarak hizmet veren çok iyi bir hekimdi.. Musa İbn Meymun ayrıca Yahudi hukukunun önemli bir kodlayıcısıydı. Görüşleri ve yazıları Yahudi entelektüel tarihinde önemli bir yere sahiptir. Yaşamı hep İslam Alemi içinde geçmesine rağmen, hem gelenekçi hem de yenilikçiydi. Özellikle Yunan filozofları Aristoteles ve Plotinus’e hayrandı. Dünyadaki Yahudi düşüncesi, İbn Meymun’un yazılarıyla zirveye ulaştı. Hem Arapça hem de İbranice çok geniş ve çeşitli eserler bıraktı (tıbbi incelemeler, teolojik yazılar ve felsefi yazılar).
Casa de Sefarad’ın hemen arkasında, Plaza de Maimónides’in yanında, Judíos ve Averroes sokakları arasındadır. Çarşıya erişim doğrudan Averroes caddesinden ve Judíos caddesindeki yarım kemerli bir ara sokaktan yapılabilir.
Belediye çarşısı, 16. yüzyıldan kalma bir malikane olan “Casa de las Bulas” binasıdır. 1950’li yıllarda belediye tarafından satın alınmış, Cordoba Şehir Konseyi tarafından zanaatkarlar için bir çarşı ve yanında Boğa güreşini teşvik için bir müze olarak düzenlenmiştir. 1980’li yıllarda Belediye tarafından tekrar bir restorasyon görmüştür. Şimdi sırt sırta planlanmış bir kompleksdir. Bir tarafında “Belediye Çarşısı” diğer tarafında “Museo Taurino Municipal de Córdoba – Belediye Boğa Güreşi Müzesi” bulunmaktadır.
Dikdörtgen düzende geniş bir bahçesi, iki katlı ve revaklı muhteşem bir verandaya sahip Mudejar tarzı bina İspanya’da oluşturulan ilk “El Sanatları Pazarı” dır (bazı şehirlerimizdeki iki katlı hanlara benziyor). Tipik bir Endülüs evi görünümündeki bu binanın bahçesine, duvarlarındaki canlı çiçeklerle yapılmış süslere, odalara bayılacaksınız.
Çarşıda yöresel ürünler bulmanın yanında, zanaatkârların el işlerini nasıl yaptığını canlı olarak görebilirsiniz. Yöresel deri eşyaları, çömlekler, seramikler ve aynı zamanda çok ünlü “Cordovan Telkari” ürünlerini burada bulabilirsiniz. Yaz akşamları canlı bir gitar dinletisine, Patios festivalleri zamanında da “Flamenko” gösterilerine rastlayabilirsiniz.
Cordoba, büyük boğa güreşlerinin beşiği olduğu için “Museo Taurino Municipal de Córdoba” ’yı ziyaretiniz çok önemlidir. Müze, Belediye Çarşısı (Zoco Municipal) ile beraber arkalı önlü bir kompleksdir..Giriş kapısı çarşının hemen arkasında, Plaza de Maimónides meydanındadır.. Başlangıçta yerel el sanatları eserlerinin yanı sıra boğa güreşi dünyasıyla ilgili çeşitli parçaları barındırması amaçlanmıştı. Daha sonra, Córdoba şehrinde boğa güreşinin kendi başına taşıdığı önem nedeniyle, 1983 yılında sadece boğa güreşi dünyasına adanmış tematik bir müze haline geldi. 2005 yılında bina kapsamlı bir restorasyonu için kapılarını kapattı ve 30 Mart 2014’te yeniden açıldı.
Boğa güreşi gerek İspanya, gerekse Cordoba için geleneksel bir aktivitedir ve hala gösteriler devam etmektedir. Bugün müze, hayranların ve izleyicilerin boğa güreşi dünyasına odaklayarak altı odaya bölünmüş şekilde sunumlarını yapmaktadır. Müzede; Córdoba’daki boğa güreşinin tarihi, boğa güreşlerinin yapıldığı yerleşim bölgelerini, boğa güreşi şenliklerini, matador kostümlerini, eski fuar posterlerini, boğa güreşi aletlerini, heykeller ve tabloları bulacaksınız..
Müzede özel bir bölüm “Beş Halife” olarak bilinen Córdoba’nın efsane matadorlarına ayrılmıştır. Dünyaca meşhur büyük boğa güreşçilerinin kostümlerini, fotoğraflarını ve bazı kişisel parçalarını burada görebilirsiniz. Bu beş matador (isim-soyisim ve lakapları ile) Rafael Molina “Lagartijo”, Rafael Guerra “Guerrita”, Rafael González “Machaquito”, Manuel Laureano Rodríguez Sánchez “Manolete” ve Manuel Benítez “El Cordobés” dir.
Müze ile daha fazla bilgi için internet sitesini ziyaret edebilirsiniz :https://www.museotaurinodecordoba.es/
Bu cenaze şapeli, Plaza de Maimónides’in köşesinde, Cordoba Belediye Boğa Güreşi Müzesinin hemen yanında, Calle Averroes sokağı üzerindedir. Bina yahudilere karşı mahallede yaşananlar ve nüfusun Hristiyan çoğunluğa doğru evrilme politikasının bir parçası olarak 1410 yılı civarında tamamlandı.. Eski Kardinal Salazar hastanesi binasına (şimdi Felsefe ve Edebiyat Fakültesi) entegre edilmiş durumdadır.
San Bartolome Şapeli, zengin bir şekilde dekore edilmiş, şehrin en güzel Mudéjar sanat örneklerinden birisidir.. Bir avlu ve revaklar ile şapel’e girilmektedir. Dikdörtgen planlı şapelde zeminde 15. yy dan kalma taban döşemesi hala korunmaktadır. Duvarlardaki çini ve alçı işçiliği sizleri etkilemeye yetecektir.. Yeşil, Mavi ve siyah tonların kullanıldığı çiniler örneklerinin en iyilerindendir.
Cordoba’da nerede ve hangi yıl doğduğu bilinmemekle birlikte, 1165 yılında ölmüş Müslüman Göz Doktoru ve Biliminsanı’dır. Katarakt ameliyatı ve diğer göz hastalıklarının tedavisi konusunda uzmandır.. Oftalmoloji üzerine tezi “The Right Guide to Oftalmology” orijinal el yazması olarak hala Madrid Escorial Manastır Kütüphanesindedir. Çalışmaları hala bu alandaki uzmanların istişare konusudur. Ölümünün 800. yıldönümü için 1965 yılında heykeltraş “Miguel Arjona Navarro” tarafından yapılan büstü Plaza del Cardenal Salazar’da görülebilir.
Kurtuba Camii’nin hemen yanında bulunan bu sokak, Cordoba’nın en ünlü ve turistik sokağıdır. Oldukça dar olan bu sokağa girdiğinizde beyaz duvarlar üzerindeki rengarenk saksılar ve çiçekler oldukça güzel görüntüler sunar.. Sokağın ortalarında iki kemer adeta duvarlara destek olmaktadır.. Sokağın sonunda küçük bir meydanda, sekizgen kaide ve granit bir roma sütunundan yapılmış çeşme dikkatinizi çekecektir.. Bu meydandan sokağı ve Camiinin-Katedralin kulesini fotoğraflamayı unutmayın.. Çünkü bu poz tüm kartpostalları süslemektedir.
Guadalquivir Nehri kıyılarına yakın San Francisco-Ribera semtinde bulunan Plaza del Potro Cordoba’nın en ilginç meydanlarından birisidir. Başlangıçta meydan kare biçiminde planlanmıştı. 15. yüzyılın başında bir hastane (Hospital de la Caridad) inşaatının başlaması sonucunda hem boyutları küçüldü, hem de dikdörtgen formunu almak zorunda kaldı. Bugün eski hastane binasının yerinde Cordoba’nın en önemli iki müzesi ; Julio Romero de Torres Müzesi ve Güzel Sanatlar Müzesi bulunmaktadır.
Meydanın ortasında 1577 yılında yapılmış bir Rönesans çeşmesi vardır. Aslında çeşme ilk yapıldığında meydanın diğer tarafında, “Aziz Rafael” anıtının bulunduğu yerdeydi. Meydandaki bu günkü yerine 1847 yılında taşınmıştır. Tabanda sekizgen bir havuz, ortasından ince bir sütunla ilave edilmiş çanak bulunmaktadır. Çanağın ortasında, ağızlarından su akan aslan rölyeflerinin olduğu bir küre vardır. Kürenin üzerinde ön ayaklarının arasında “Cordoba Şehri Arması” nı tutan Şaha Kalkmış bir Tay çeşmeyi süslemektedir.. Meydan zamanında binicilik alanında bir hayvan pazarına ev sahipliği yaptığı için bu ismi aldığı düşünülmektedir.
Meydanda havuzun boşalttığı yerde şimdi 1924’te Plaza de Ángel’den (Angel Meydanı) taşınan “Aziz Rafael Anıtı” bulunmaktadır. Cordoba’nın koruyucusu Aziz Rafael adına yapılmış anıt 1768 tarihlidir ve Fransız heykeltıraş Michel de Verdiguier’in eseridir. Kaide, zarif bir sütun ve en üstte Aziz Rafael heykeli şehrin bir çok noktasında olduğu gibi burada da Cordoba’yı korumaya adanmıştır.
Bu meydanda bulunan bir diğer önemli yapı ise Posada del Potro‘dur. 10 numarada bulunan bina; bir dönem han, genelev sonrasında mahallenin bir avlusu olarak kullanılmış 15. yy.’dan kalma karakteristik bir yapıdır.
Meydana açılan kapısından girdikten sonra sizi bir avlu karşılar.. Paket taşlarla döşenmiş avlunun çevresinde zamanında ahır olarak kullanılmış yerler bulunmaktadır.. Üst kata çıkan ahşap merdivenlerin altındaki yalaklı çeşmenin zamanında hayvanlar için kullanıldığı çok açıktır. Üst kattaki konaklama odaları önlerinde ahşap korkuluklar ile bahçeye bakmaktadır..
Zamanında Don Kişot’un yazarı Cervantes’in bir dönem konakladığı bu bina 2013 yılından beri flamenkonun yorumlanması, araştırılması, gelişimi ve yaygınlaştırılması için kurulmuş Centro Flamenco fosforito’nun genel merkezi olarak kullanılmaktadır.. Bu merkez flamenko sanatçısı Antonio Fernandez Diaz Fosforito’ya adanmıştır. Özellikle üst katta Flamenko ve Fosforito ile ilgili sergileri görmeden çıkmayın. Bu arada bazı günler avluda gösteriler, konserler organize edilmektedir.
Merkez ile ilgili daha fazla bilgi için internet sitesini ziyaret edebilirsiniz: http://centroflamencofosforito.cordoba.es/
Miguel de Cervantes Saavedra 1547 yılında Madrid yakınlarında Alcala de Henares şehrinde doğmuştur. Romancı, şair ve oyun yazarı olan Cervantes ülkemizde Don Kişot olarak bilinen “El ingenioso hidalgo Don Quijote de La Mancha“ ve “Segunda parte del ingenioso caballero Don Quijote de La Mancha“ adıyla iki bölüm olarak yazdığı kitabı modern Avrupa’nın ilk romanı olarak kabul edilir ve batı edebiyatı klasikleri arasında yer alır. Bugüne kadar yazılmış en iyi kurgusal eserlerden biri sayılan “Don Kişot” dünyada en çok okunan eserler arasındadır.
Cervantes’in Cordoba şehri ile ilişkisi nedir ??
Bu meydan neden Cervantes ile anılmaktadır ??
Cervantes’in kökleri Cordoba’ya dayanmaktadır. Büyük dedeleri ve dedeleri bu şehirde yaşamışlardır. Cervantes çalkantılı yaşamı boyunca bazı zamanlar Cordoba’ya gitmiş-gelmiş, zaman zaman burada yaşamıştır.. Yaşadığı dönem ile ilgili çeşitli rivayetler bulunmakla birlikte Posada del Potro hanında kaldığı, hatta “Don Kişot” kitaplarının bir bölümünü burada yazdığı bilinmektedir.
Cervantes kitaplarında sıklıkla Cordoba’dan bahsetmiş, Don Kişot romanında bu han’ı ele almıştır.. Cordoba sakinleri için Cervantes’in köklerinin burada olması, bazı dönemler yaşaması, romanlarında şehirden bahsetmesi çok büyük bir onurdur. Bu nedenle şehrin belli noktalarına işaretler koymuşlardır. Gerek yaşamının geçtiği, gerekse romanlarında bahsi geçen bu alanlar şehrin tanıtımı için de hala bir argüman olarak kullanılmaktadır.
“Plaza del Potro” meydana gittiğinizde Julio Romero de Torres Müzesi’nin duvarında aşağıda gördüğünüz bu plakayı bulacaksınız.
Seramikten yapılmış ve 1917 yılında duvara monte edilen plakada yazanların tercümesi her şeyi açıklamaktadır.
İspanya Ingenios Prensi, Cordovan kökenli Miguel de Cervantes Saavedra, bu yer ve mahalleyi dünyanın en iyi romanında bahsetti. Köylülerin sevgisi ve İspanyollara saygı duyan Córdoba’dan birkaç kişi, bu mütevazı anıyı eşsiz yazara adıyor. Gerçek şu ki, bu meydandan sadece ” Don Quijote de la Mancha ” romanlarında veya ” Rinconete y Cortadillo ” ‘da bahsetmekle kalmadı , aynı zamanda burada da yaşadı. Ayrıca büyükbabası Juan de Cervantes ve büyük büyükbabası Rodrigo ve Catalina da buralılardı.
MCMXVII (1917)
GEZveGEZ Notu: Cervantes’in Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili ilginç bir deneyimleri olmuştur: 1570 yılında Venedik donanmasına katılır, İnebahtı deniz savaşında Osmanlı’ya karşı savaşır. Bu savaş sırasında aldığı yaralar neticesi sol elini ömür boyu kullanamaz.1575 yılında Osmanlı askerleri tarafından esir alınır ve Osmanlı İmparatorluğu yönetimindeki Cezayir’de yaşamına devam eder. 1580 yılında özgürlüğüne kavuşur. Cezayir’de esir olarak yaşarken bir dönem İstanbul’a geldiği rivayet edilmektedir. (Yandaki resim; Cervantes’i İnebahtı Savaşında tasvir eden bir çalışmadır)
Dikdörtgen formda biçimlenmiş Plaza de la Corredera 113 x 55 metre ebatlarıyla Endülüs’ün en büyük meydanlarından birisidir.. “Madrid Plaza Mayor” ve “Salamanca Plaza Mayor” ’a çok benzeyen bu meydan Endülüs’ün bu formdaki tek meydanıdır. Kentsel estetiği Endülüs meydanlarından farklıdır.. Geniş bir alan, alanın dört bir tarafında kemerler, revaklar, sütunlar, iki-üç katlı binalar.
Meydanın mevcut görüntüsünün ana temelleri 1683-1687 yıllarında Salamanca şehrindeki “Plaza Mayor” un mimarı Antonio Ramos tarafından atılmıştır. Meydanın homojen görüntüsü güney cephesinde bulunan iki bina tarafından bozulmuştur.. İki katlı olan; önce eski bir cezaevi ve daha sonra şapka fabrikası olan 1583-1586 yıllarında yapılmış binadır. Sanatsal ve tarihi değeri nedeniyle yıkılmamıştır. Şimdi bir market olarak hizmet vermektedir. Diğeri yeni projede meydanı genişletmek için evinin yıkılmasına kökten itiraz eden Dona Jacinta’ya ait üç katlı evdir.
Ağustos 1896’da meydanın ortasına kapalı bir market yapmak amacıyla bir bina yapıldı.. Bina kötü hijyen koşulları nedeniyle 1959 yılında yıkıldı.. Yıkım sırasında tabanda roma döneminden mozaikler bulundu.. Bu durum meydanın Romalılar döneminde “Roma Sirki” (açık gösteri alanı) olarak kullanıldığı fikrini kuvvetlendirmektedir. Bu mozaikler şimdi Alcázar de los Reyes Cristianos’da sergilenmektedir.
Meydan zamanında büyük boğa güreşlerine ev sahipliği yapmıştır. Meydanın ismi İspanyolca boğa güreşi anlamına gelen “corrida” kelimesinden türemiştir. Tarih boyunca boğa güreşleri dışında; dini bayramlar, halka açık etkinlikler, şenlikler, idam infazları, askeri zaferlerin kutlaması gibi bir çok etkinliğe şahitlik etmiştir.
Bu gün binaların zemininde dükkanlar, restaurantlar, tapas barlar, tavernalar vardır.. Özellikle yaz akşamlarında meydan masalarla dolar, bazı özel eğlencelerde, konserlerde adeta panayır konumuna bürünür. Ve şehrin iki önemli festivali olan “ Los Patios-Bahçe” ve “La Noche Blanca del Flamenco- Flamenko beyaz geceler” ‘in bazı etkinliklerine ev sahipliği yapmaktadır.
Cordoba’da modern binaların arasında dolaşırken karşınıza çıkacak Roma Tapınağı sizi şaşırtmasın.. Hemen yanındaki belediye binasının genişletme çalışmaları sırasında bulunan tapınak modern binaların arasında sizi selamlamaktadır.. Cordoba’daki tek Roma dönemi tapınağıdır. Yapımına İmparator Claudius döneminde başlanmış ve kırk yıl sonra, İmparator Domitian döneminde sona ermiştir. Muhtemelen imparatorluk kültüne adanmış binanın büyüklüğü dikkat çekicidir ve 11 adet korint sütunu destekleyen yüksek bir podyum üzerinde durmaktadır. Tapınağın orijinal parçalarının bir kısmı Arkeoloji Müzesinde veya şehirdeki bazı meydanlarda sergilenmektedir.
Genelde ziyaretçilere açık olmasa da 1. yüzyıldan kalma Roma tapınağını cadde üzerinden mükemmel bir şekilde görebilirsiniz. Özellikle geceleri ışıklandırılmış haldeyken çarpıcı bir görüntüler sunmaktadır.. Çevrede bulunan restaurantların teras veya balkonlarından harika bir manzara eşliğinde keyfinize keyif katabilirsiniz.
12 muhteşem bahçesiyle “Viana Sarayı” sizi bekliyor.
Cordoba’nın tarihi şehir merkezinin kuzey-doğu ucunda yer alan saray 15. yüzyılda inşa edilmiş ve yüzyıllar içinde genişleyerek bu günkü halini almıştır… Aslında burası asil bir aileye ait saray tarzı bir evdir. İsmi, mülkün son sahibi olan “3. Marquis de Viana” ‘dan gelmektedir.. Son varisin çocuksuz olması nedeniyle saray ölümünden kısa bir süre önce yerel eyalet bankası vakfı (CajaSur Vakfı ) tarafından satın alınmış, bir müze ve kültür merkezi olarak halka açılmıştır.
Kompleksin toplam alanı 6.500 metrekaredir ve bunun yarısından biraz fazlası avlu ve bahçeler için kullanılmıştır. Bu muhteşem bahçeler sarayın daima önüne geçmiştir. 15. yüzyıldan beri burada yaşayan sarayın 18 asil sahibi, kendi zevkleri, modadaki gelişmelere göre binalarda ve bahçelerde değişiklikler ve genişlemeler yapmıştır.. Bu genişlemeler düzensiz bir yapının, eklentilerden oluşan bir mimarinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Dolayısıyla, sakinlerinin asaletini yansıtacak görkemli bir cepheye bile sahip değildir.
Palacio de Viana’da 12 bahçe dışında saray binası içinde; çok sayıda saray odası ve çeşitli koleksiyonlara ev sahipliği yapmaktadır (resimler, mobilyalar, mozaikler, duvar halıları, dekoratif fayanslar, ateşli silahlar vb). Ayrıca, kabartmalı deri işçiliğinin olağanüstü bir koleksiyonu ve büyüleyici bir 16.-18. yüzyıl kütüphanesi de bulunmaktadır.
Her Mayıs ayında yapılan “Patio Festivali” sırasında bahçeler kapılarını ücretsiz olarak açmaktadır.
Saray ile ilgili daha fazla bilgi için : http://www.palaciodeviana.com/
Antik Roma tapınağına 200 metre mesafede olan bu meydan, tarihi şehir merkezi ile modern Cordoba’nın sınırını işaret etmekte ve şehrin “ana meydanı” olarak kabul edilmektedir. Bu gün meydanın hemen yanındaki caddelerden birisine ismi verilmiş olan eski belediye başkanı Jose Cruz Conde 1924 yılında meydanın yapımına izin verir, bazı binalar yıkılmaya başlar ve meydan 1930 yılında tamamlanır.
Tendillas Meydanı’nın en önemli ayırt edici özelliği çevresindeki binalardan ziyade meydanın ortasındaki El Gran Capitan heykelidir. Lakabı El Gran Capitan (Büyük Kaptan) olan “Gonzalo Fernández de Córdoba” 1453 yılında Cordoba’da doğmuş efsanevi bir komutandı.. Bu büyük savaşçıyı onurlandırmak için 1920 yılında heykeltıraş “Mateo Inurria” tarafından yapılan atlı heykel ilk önce “Gran Capitan” bulvarına konmuş, 1927 yılında Tendillas’a taşınmıştır. Heykelin en ilginç noktası, sadece komutanın başının mermer, diğer yerlerinin tamamının bronzdan yapılmış olmasıdır.
Plaza de las Tendillas’ta Calle Gondomar sokağının köşesinde bulunan binalardan birisinin tepesinde çok ilginç bir saat vardır. 29 Ocak 1961 tarihinde açılışı yapılan saatın ilginçliği şeklinde değil sesindedir. Çeyrek ve tam saatlerde gong yerine gitarist Juan Serrano tarafından çalınan kısa gitar dinletisini duymaktasınız.
Tendillas Meydanı, ünlü Noel Pazarı da dahil olmak üzere düzenli olarak popüler etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca çevresindeki caddeler ve sokaklar alışveriş için çok uygun imkanlar sunmaktadır. Özellikle; Conde de Gondomar, Jose Cruz Conde ve Jesús María’da dolaşmayı ihmal etmeyin.
Cordoba’da diğer gezilecek yerler :
Cordoba Arkeoloji Müzesi (16. yüzyıldan kalma Paez de Castillejo sarayında ve büyük bir arkeolojik sit alanının üzerinde koleksiyonlar sergilenmektedir), Palacio de la Merced (Eski saray, sonra manastır, şimdi kamu binası), Iglesia de San Lorenzo (Camiden dönüştürülen bir kilise), Jardín Botanico de Cordoba (Şehrin kalbinde, doğaya kaçamak yapabileceğiniz Botanik Bahçesi), Iglesia de San Miguel (Ortaçağdan kalan gotik bir kilise), Julio Romero de Torres Müzesi, Güzel Sanatlar Müzesi, Jardines de la Agricultura (Çok güzel bir şehir parkı)…
Medinetü’z-Zehra Sarayı (Medina Azahara) İspanya’nın Córdoba kenti yakınlarında yer alan Endülüs Emevi Devleti döneminde inşaatına III. Abdurrahman döneminde başlanmış bir saraydır. Cordoba’ya 8 kilometre uzakta, Sierra Morena dağlarının eteklerinde bir tepede yer alan saray Endülüs Emevi Devleti’nde bir dönem idare merkezi olarak kullanılmıştır. Halife III. Abdurrahman’ın saray yapım planı için iki teori bulunmaktadır. İlki, gözde hanımı Zehra (Azahara) için yaptırdığı ve saraya ismini verdiği düşünülmektedir. Diğeri, iktidarının, gücünün ispatı için planladığı yönündedir. Belki bu gün için kesin olanı bilememekle birlikte inşaata 19 Kasım 936 yılında başlanmış 40 yıl sonra oğlu II. Hakem döneminde tamamlanabilmiştir..
112 hektar alanı kaplayan saray Cordoba’nın kuzeybatısında Vadi’ül-Kebir (Guadalquivir) nehrine yüksekten bakan bir konumdadır. Etrafı kulelerle takviye edilmiş surlarla çevrili olduğu ve 30.000 kişi barındırabilecek büyüklüğe sahip olduğu için “şehir-saray” olarak da anılmaktadır.
Arazinin eğiminden dolayı üç teraslı bir şekilde düzenlenen kompleksin en üst kısmında III. Abdurrahman’ın sarayı, harem dairesi ve kale, orta kısmında bahçe ve yeşil alanlar, en alt kısmında ise Büyük Cami ile köle ve hizmetçilere mahsus evler bulunuyordu. Sarayın inşasında her gün 10.000’den fazla işçi çalıştırılmış ve bu işçiler Kuzey Afrika ve Endülüs’ün diğer bölgelerinden getirilen inşaat malzemelerini büyük özenle işlemişlerdir.. Saray; mermer, abanoz, yeşim ve kaymaktaşı gibi değerli malzemelerle süslenmiştir. Ayrıca alçı işçiliğine ve mozaiklere de geniş yer verilmiştir. Bu haliyle Madinat al-Zahra , hem yapısı ve kentsel düzeni hem de malzemelerinin çeşitliliği, kullanılan mimari çözümler ve dekoratif programlarının olağanüstü zenginliği ve kalitesi ile İslam sanatının zirvelerinden biri olarak kabul edilir. Burayı görenler yeryüzünde böyle bir şehir daha bulunmadığını söylemişlerdir. Endülüs halkına göre de Medînetüzzehrâ insanlığın yeryüzünde yapabildiği en muhteşem eserdi.. Ancak saraya yapılan masrafların büyüklüğü o gün için hep eleştirilmiştir.
Saray 1010 yılında Berberi istilacılar tarafından başlatılan bir isyan neticesi yağmalanmıştır. Ardından özellikle Murâbıtlar ve Muvahhidler döneminde harap olmaya devam etmiştir. Aragon Kralı III. Ferdinand 1236’da Kurtuba’yı ele geçirince harabe halinde olan saray kendi yönetimine geçmiştir. Bu tarihten sonra şehrin taş ve sütunları maalesef Cordoba ve çevresinde yapılan saray, kilise, manastır ve köprü gibi mimari yapılarda kullanılmıştır.
Sanatsal açıdan bakıldığında, İslam sanatının en orijinal anıtsal alanlardan biri oldu tartışmasız olan bu yapı uzun süre gizli kalmıştır. Bu durum yapının korunmasına katkıda bulunmuş ve o dönemden sonra yeniden inşa edilmemiş veya değiştirilmemiştir..Saray 1910 yılında Ricardo Velazquez Bosca adlı İspanyol mimar tarafından keşfedilmiş, Rafael Castejon ve Felix Hernandez onun başlattığı kazıları sürdürerek bazı sur, avlu, kolon ve duvarları gün ışığına çıkarmışlardır. Kazılar bu gün hala devam etmekte, zamanın muhteşem sarayı ortaya çıkarılması için çalışılmaktadır. Saray 2018 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine dahil edilmiştir.
Harabelerden 2,5 km. mesafede ziyaretçi merkezinin yanında 2009 yılında bir müze açılmıştır. Ziyaretçi merkezinden harabelere kendi aracınızla gitme imkanınız yoktur.. Sık aralıklarla hareket eden servis araçları ile ulaşım sağlanmaktadır.
SARAYA ULAŞIM : Kendi aracınızla gidemiyorsanız Cordoba şehrinden düzenli seferleri olan otobüsler ile saraya ulaşabilirsiniz. Otobüsler ile ilgili bilgileri şehir içindeki turizm ofislerinden veya kaldığınız otelden alabilirsiniz.. Bu otobüslere binebileceğiniz iki durak bulunmaktadır : Glorieta Cruz Roja (Almodovar kapısının önü) veya Paseo de la Victoria (Almodovar kapısına yakın). Saraya ulaşım için takside kullanabilirsiniz. Kişi sayısına göre pazarlık yapabilirsiniz.. Belediye otobüsleri ile biraz zahmetli olsa da gidebilirsiniz. “Aucorsa” otobüs şirketinin Hat no:01 aracına binmek için “Republica Argentina” durağına (Almodovar kapısına yakın) gitmelisiniz.
“Fiesta de los Patios” Cordoba’da her mayıs ayında düzenlenen dünyaca ünlü bir festivaldir. Yıl boyunca hazırlanan bahçeler 15 gün boyunca gerek Cordobalıların gerekse dışardan gelen turistlerin beğenisi için görücüye çıkarlar. Belli kategorilerde yapılan yarışmalar sonucu Cordoba’nın en iyi bahçeleri seçilir ve çeşitli ödüller verilir.
Yöreye özgü bahçeli evlerin geçmişi çok eski tarihlere ulaşır. Cordoba’nın kuru ve sıcak iklimi nedeniyle önce Romalılar, daha sonra Müslümanlar şehirdeki ev tipinin gelişmesine etki etmişlerdir. Romalıların geleneksel bahçeli evlerine ilave olarak Müslümanların bahçelerdeki bitki zenginliğini arttırma alışkanlıkları “Cordoba Bahçeleri” ‘nin doğmasına neden olmuştur. Bahçe dizaynları ve bitkilerle zenginleşmesi ortamın serin olmasına katkıda bulunduğu için, zaman içinde şehir sakinlerinin ilgisini daha fazla çekmeye başlamış, tüm şehre yayılmıştır.
Cordoba Bahçeleri genellikle tek bir eve ait olup ya bahçe etrafında evin odalarının dağıldığı yada bahçenin etrafında kiralık odaların olduğu biçimde planlanmıştır. ikincisi genellikle iki katlıdır ve günümüzde bazıları otel olarak kullanılmaktadır. (Böyle bir otelde kalmış olmanın keyfi çok güzeldi…).Bahçelerin zeminleri genelde mozaik veya arnavut kaldırımı şeklinde paket taş ile döşelidir. Bazılarında su kuyusu da bulunmaktadır.. İki katlı olanlarda güzel bir merdiven ile üst kata ulaşım sağlanır.. Tabiki bahçenin assolistleri çiçeklerdir. Renk renk saksılarda, özenle dikilmiş, süslenmiş adeta gelin misali çiçekler.
20. yüzyılın başından beri Cordobalıların bu keyifli yaşam biçimi festival halini almış durumdadır. Başlangıçtan bu güne kadar değişim gösterse de günümüzde, on binlerce insanın toplandığı, şehrin bayram havasına büründüğü, keyfin ve eğlencenin doruklara çıktığı bir festivaldir.
Bu organizasyon UNESCO’nun da dikkatini çekmiş olmalı, 2012 yılından beri “La Fiesta de Los Patios” İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası listesine alınmış durumdadır.
Bahçeler Cordoba’nın neresindedir ?
Bahçeleri bulabileceğiniz en karakteristik mahalle, Alcazar
ve San Basilio mahalleleri arasındaki Alcazar Viejo‘dur. Ayrıca; Santa Marina mahallesinde, San Lorenzo ve La Magdalena civarında da bulabilirsiniz.. Kurtuba cami çevresinde ve yahudi mahallesinde antik çağın örnek bahçelerini görebilirsiniz.. Tüm bahçeleri bir arada görebileceğiniz en iyi örnek on iki farklı bahçesi bulunan
“Palacio de Viana” ‘dır.
Bahçelerin Yarışması.
Bu festival iki bölümden oluşmaktadır.. İlki en iyi bahçelerin seçimi, diğeri ise eğlence kısmı..”Fiesta de los Patios de Córdoba” nın ne zaman başladığı konusunda farklı bilgiler olsa da 1918-1921 tarihlerinde ilk festivallerin başladığı düşünülüyor.. O günden bu güne kadar Cordoba şehrinin en güzel eğlencelerinden birisi olmuştur.
Bahçe yarışması iki kategori de yapılmaktadır.. Antik Mimari (Eski çağlardan kalan tarihi ev bahçeleri), Modern Mimari (Yeni çağın, belki de 19.-20 yy evlerinin bahçeleri).. Son yıllarda üçüncü bir alan olarak “Kurumsal Bahçeler” de bu kategorilere sembolik olarak ilave edilmiştir.. İlk hafta aday evler jüri heyeti tarafından gezilmekte, ikinci hafta ödüller açıklanmaktadır.. İki hafta boyunca belli saatlerde yarışmaya katılan evlerin bahçeleri ücretsiz olarak gezilebilir. Tabi ödüller açıklanınca ödül alan evlere gezi talebi oldukça artmaktadır.
Bu iki hafta boyunca şehrin değişik noktalarında; konserler, eğlenceler, gösteriler düzenlenmekte, tam bir festival havası yaşanmaktadır. Festival programına önceden göz atarsanız, nerede, ne zaman bir aktivite olduğunu takip edebilirsiniz.. Ancak daima en canlı bölgenin San basilio – Alcázar Viejo mahallesi civarının olduğunu söyleyebilirim.
Festival ile ilgili daha fazla bilgi için aşağıdaki linkleri ayrı ayrı inceleyebilirsiniz :
www.amigosdelospatioscordobeses.es
Cordoba’da “Fiesta de los Patios” ile hemen hemen aynı zamanlarda başka bir paralel yarışma düzenlenmektedir : “Concurso de Rejas y Balcones de Córdoba”. Genel de tarihi şehir merkezindeki evlerin balkon ve barlarının (balkon korkulukları) çiçeklerle süslenmesi konulu yarışma için bir çok aday ödülleri almak için yıl boyu çaba göstermektedir. Hazırlanan balkonlar görücüye çıkmakta, jüri değerlendirmelerini yapmakta ve ödüller verilmektedir.
Bu yarışmanın yapıldığı günlerde sokakların yasemin, portakal çiçeği başta olmak üzere bir çok çiçeğin kokusunun yayıldığını, balkonların rengarenk olduğunu unutmamak gerekir. Bahçelerin aksine balkonları yarışma öncesi, boyunca ve sonrasında gezip görme imkanınız saat sınırlaması olmadan bulunmaktadır.
“Sabaha Kadar Flamenko” temalı, ilginç bir festival…!!!
21 Haziran 2008’den bu yana, Beyaz Flamenko Gecesi, Córdoba’da dünyanın en büyük flamenko sanatı etkinliği haline geldi. Ana fikir olarak ilk önce 2002’de Paris’te tasarlanan ve ardından Riga, Roma, Brüksel ve Madrid gibi şehirlerde devam eden bir girişim olan Avrupa Beyaz Geceleri’ nin devamı niteliğinde bir organizasyondur.
Program genelde gece 22.30’da başlıyor ve sabahın ilk ışıklarına kadar devam ediyor.. Şehrin değişik meydanlarında arka arkaya konser ve gösteriler sahneleniyor. Bizim deyimimizle “Sabaha Kadar Flamenko”. Aslında o gece Cordoba ve izleyenler Flamenko’ya doyuyor. Tamamı ücretsiz olan gösteriler sırasında 250.000 kişiyi aşan bir kalabalık Cordoba’nın çeşitli meydanlarını dolduruyor..
Flamenko Beyaz Gecesi ve Konser programı hakkında daha detaylı bilgi için resmi internet sitesini kullanabilirsiniz https://lanocheblancadelflamenco.cordoba.es
Cordoba şehri Boğa Güreşleri ile ilgili derin bir tarihi geçmişe sahiptir.. Boğa güreşleri İspanya’da 12. yüzyılda Kastilya bölgesinde doğmuş ve ilk arena “Ronda” kasabasında 1846 yılında açılmıştı. Ancak ilk arena açılmadan önce bile Cordoba’nın değişik meydanlarında Boğa Güreşleri yapılıyordu (Plaza de la Corredera , Plaza de la Magdalena ve Campo de la Merced ).. Şehir içindeki “Cordoba Belediye Boğa Güreşi Müzesi “ (Museo Taurino Cordoba) size Cordoba’da Boğa Güreşi geçmişi ile ilgili çok daha fazla detayı verecektir.
Boğa Güreşlerinde böyle derin bir geçmişe sahip şehirde hala bu kültür devam etmektedir.. Eski arenanın yerine yapılan “Plaza de Toros Los Califas” 9 Mayıs 1965 yılında açılmıştır. 16.900 kişilik seyirci kapasitesine sahip arena tüm yıl boyunca yapılan güreşlerle dolup taşmaktadır… Cordoba’da “Beş Halife” dışında bir çok matador yetişmiş ve burada ünlenmiştir.. Matadorlar şehrin bazı sokaklarının isimlerinde hala yaşamaktadırlar.
Cordoba’daki Boğa Güreşleri programı, Biletleri ve detayları için bu linki takip edebilirsiniz,
http://lancesdefuturo.com/plaza-de-toros-de-cordoba/
Her yıl temmuz ayında düzenlenen Cordoba Gitar Festivali, dünyanın en iyi gitaristlerinin yanında eğitmenleri, bestecileri ve tabii ki gitar ustalarını da ağırlamaktadır.. Uluslararası nitelikteki bu Festival sırasında Cordoba adeta “gitar şehri” olmaktadır.
Festivalde iki farklı, ancak birbirini tamamlayan alanda etkinlikler yapılmaktadır.. Bir tarafta; gitar yapımı, klasik, flamenko, ortaçağ gitarı üzerine gösteriler ve eğitimler düzenlenir. Diğer tarafta büyük kitlelerin katıldığı konserler ve gösteriler vardır. Bu çerçevede dünyanın tanınmış sanatçıları sahnelerde boy gösterirler. Dünden bu güne; Paco de Lucía, Paco Serrano (Flamenco), Carlos Santana, BB King, Sting, The Pretenders, Alejandro Sanz, Michael Schenker, Fito ve Fitipaldis, Joan Manuel Serrat, The Scorpions, Chuck Berry gibi bir çok sanatçı festivali renklendirmişlerdir.
Bu konserler Cordoba’nın (Gran Teatro, Alcázar de los Reyes Cristianos, Kraliyet Ahırları, Kongre Sarayı, Plaza de Capuchinos, Plaza de la Corredera, Foal, Plaza de Tierra Andaluza …vb) çok özel ve tarihi mekanlarında düzenlenmektedir.
Festivalin bu geniş performans çeşitliliğinin yanı sıra, odak noktası gitarın olduğu çok sayıda farklı gösteri, konser, film, sergi ve konferanslar da düzenlemektedir.
2019 yılında 39. düzenlenen festival ile ilgili daha fazla bilgi için internet sitesini ziyaret edebilirsiniz : http://guitarracordoba.org/
“Cordoba Pass” kartı bu şehirde size çeşitli imkanlar sunar. Premium, Klasik, Experience olarak 3 farklı tipte kartın hepsinin fiyatları birbirinden farklıdır. Bu kartı aldığınızda ; ücretsiz müze girişleri, ücretsiz rehberli turlar ve bazı özel indirimler sunulmaktadır. Kart ile ilgili daha fazla bilgiye yukarıdaki linki tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Cordoba’nın bir havaalanı olmasına rağmen günümüzde ticari uçuşlar yapılmamaktadır. En yakın başlıca havaalanları Seville, Malaga ve Madrid’dedir ve oradan bir tren veya otobüs sizi çok rahatlıkla Cordoba’ya götürebilir. Biraz uzun olsa da aynı yolla Barselona havaalanını kullanıp Cordoba’ya ulaşabilirsiniz.. İspanya’da araç kiralama metodunu da kullanabilirsiniz.
Cordoba tren istasyonu ve Cordoba otobüs istasyonu yanyana olup tarihi şehir merkezine çok yakındırlar.. “Puerta de Almodóvar” kapısına sadece 1,2 km yürüyüş mesafesinde olmaları gezinizi ideal kılacaktır. Şimdi her iki ulaşım alternatifini inceleyelim.
İspanya’nın gelişmiş demiryolu ağı sayesinde farklı kentlerine trenle ulaşım çok kolaydır. Fiyatlar özellikle seyahatin son günlerine kalırsanız oldukça yüksek gelebilir. Ancak biletleri daha önceden alırsanız makul fiyatlara seyahat edebilirsiniz.
Hızlı demiryolu ağı olan AVE Cordoba’ya çok hızlı ve konforlu tren hizmeti sunmaktadır. AVE trenleri Madrid’den (1 saat 45 dakika), Sevilla’dan (45 dakika) ve Malaga’dan (50 dakika) sürede Cordoba’ya varırlar.. Ayrıca Barselona’ya yaklaşık beş saat süren ve haftanın belirli günleri çalışan treni de kullanabilirsiniz… Ek olarak, Cordoba’dan Barselona’ya (Endülüs Ekspresi) çok ucuz bir gece treni alternatifi de vardır.
İspanya’da devlete ait demir yolları şirketinin adı RENFE dir ve https://www.renfe.com linkinden her türlü bilgi ve bilet işlemini yapabilirsiniz. Hem RENFE bünyesinde, hem de RENFE’den bağımsız bir çok firma ve alternatifin olması bu ülkede demiryolları ağının ne kadar gelişmiş olduğunun ispatıdır. İspanya’da başta yüksek hızlı AVE trenleri olmakla beraber Alvia, Media Distancia(MD), Altaria, Avant, Euromed, Cercanias(CER), AVcity, Eusko Tren(EUSKO) gibi trenler farklı güzergahlarda, farklı hizmet, hız, kalite ile çalışmaktadırlar.
Arama ve bilet işlemlerini resmi RENFE internet sitesi üzerinden yapabilirsiniz. Ancak alternatiflerin tamamını görebilmek, karşılaştırma yapabilmek için aşağıda linklerini verdiğim iki internet sitesi de işinizi görebilir.. Genelde fiyatlar aynı olmakla birlikte bazen çok küçük hizmet bedeli almaktadırlar.
https://www.trainline.eu/ , https://tr.omio.com
Cordoba’dan bir çok şehire otobüs ile ulaşım sağlayabilirsiniz.. Bu yolculuk tren alternatifine göre daha ekonomik olacaktır.. İspanya’da şehirler arasında bir çok otobüs firması hizmet vermektedir. En büyük ve en çok kullanılan otobüs firması ALSA’dır. ALSA tüm büyük şehirlere hizmet verdiği için ihtiyacınız olan otobüs bağlantısını bulma olasılığı yüksektir. ALSA dışında; Socibus, Avanza, Comes Monbus gibi firmalar başı çekmektedir. Bilet alırken veya ararken bu firmaların sitelerine girebileceğiniz gibi, aşağıda linklerini verdiğim çevrimiçi aracılık yapan internet sitelerinden de faydalanabilirsiniz.
www.busbud.com , https://tr.omio.com/ , https://www.movelia.es
Bu arada Avrupa’nın diğer şehirlerinden İspanya’ya otobüs ile gelme imkanınız da vardır. Özellikle flixbus ve benzeri firmalar ile belli büyük şehirlere ulaşıp, oradan Cordoba’ya aktarma yapabilirsiniz.
Cordoba’da görülmesi gereken tarihi yerler yürüme mesafesindedir. Ancak şehiriçi ulaşım yapmak zorunda kalırsanız taksi veya belediye otobüslerini kullanmak en iyi iki alternatif olarak görünüyor.
Cordoba iyi bir toplu taşıma ağına sahiptir. Aucorsa belediye şirketinin otobüsleri tüm mahalleleri şehir merkezine bağlamaktadır. Daha detaylı bilgi için aucorsa’nın internet sitesini ziyaret edebilirsiniz.. Ücret detayları, haritalarla zenginleştirilmiş oldukça faydalı bir site : www.aucorsa.es
Turistik şehirlerin vazgeçilmezi hop-on-hop-off otobüsler.. Tarihi şehir merkezinin çevresini turlamak, farklı meydanları görmek istiyorsanız deneyebilirsiniz. Daha detaylı bilgi için internet sitesini ziyaret edebilirsiniz.
https://city-sightseeing.com/en/20/cordoba/207/hop-on-hop-off-cordoba